BESLENME BOZUKLUKLARININ BELÝRLENMESÝ
Yukarýda genel olarak akvaryum bitkilerinin ihtiyaç duyacaðý besinlere kýsaca deðinmeye çalýþtýk. Saðlýklý bir geliþim saðlanmak isteniyorsa bu besinlerin akvaryum ortamýnda sürekli olarak bulundurulmasý gerektiði aþikârdýr. Peki bu besinlerin eksik olduklarý yada daha önemlisi hangisinin eksik olduðunun belirlenmesi ise biraz daha gözlemleme ve teorik bilgiye ihtiyaç duyar. Herhangi bir besin eksikliðini analiz edebilme konusunda pek çok önemli husus bulunmaktadýr.
Bir bitkili akvaryumda iþlerin yolunda gitmesini saðlamak için gerekli olan besin seviyelerinin tespit edilmesinde bitkilerin geliþim durumlarýný analiz etmek en etkili yöntemdir. Düþük geliþim akvaryumlarýnda (Low-Tech, düþük ýþýklandýrma ve CO2 takviyesiz ortamlar) bitkiler genellikle gözle görülebilir herhangi bir eksiklik belirtisi göstermezler. Ancak hýzlý geliþim akvaryumlarýnda (High-Tech, yüksek ýþýklandýrma ve CO2 takviyesi) bitkiler o kadar hýzlý geliþim göstereceklerdir ki, sýklýkla pek çok besini tüketeceklerdir. Hýzlý geliþim akvaryumlarýnda dahi herhangi bir eksikliði görebilmek için öncelikle en hýzlý geliþim gösteren bitkilere göz atmak gerekmektedir. Yavaþ geliþim gösteren bir Anubias bitkisinde bir eksikliði tespit edebilmek 1–2 hafta sürebilecekken, hýzlý geliþim gösteren herhangi bir Hygrophilia türünde ayný eksiklik 1–2 gün içinde kendini gösterecektir.
Besin eksikliklerinin gözlemlenmesinde bakýlacak ilk husus, bozulmanýn daha ziyade bitkilerin eski yapraklarýnda mý yoksa yeni yapraklarýnda mý olduðunun belirlenmesidir. Bu sayede eksikliðe neden olabilecek mineral türlerinde bir sadeleþtirme yapmak mümkün olabilecektir. Bu minerallerin bir kýsmý mobil (taþýnabilir) besinler olarak adlandýrýlmaktadýr. Bundan kasýt bitkinin ihtiyaç belirmesi durumunda yetersiz olan besini kendi bünyesi dâhilinde eski yapraklarýndan çekip, yeni çýkacak olan yapraklara taþýyabiliyor olmasýdýr. Bunun neticesinde de bu mobil besinlerin yetersizlikleri öncelikle eski yapraklarda ortaya çýkacaktýr. Bunlarýn dýþýnda kalan besinlere ise immobil (taþýnamaz) besinler denir ki bunlarda eski yapraklardan alýnamayacak olan besinlerdir. Bunun neticesinde oluþacak beslenme bozukluklarý ise yeni yapraklarda ve geliþim uçlarýnda kendini gösterecektir. Mobil besinler arasýnda Nitrojen (N), Fosfor (P), Potasyum (K), Magnezyum (Mg) ve Çinko (Zn) sayýlabilir. Ýmmobil besinler arasýnda ise Boron (B), Kalsiyum (Ca), Bakýr (Cu), Demir (Fe), Manganez (Mn) ve Sülfür (S) yer almaktadýr.
Besinlerin bitkiler üzerinde ne iþe yaradýklarý ve eksiklikleri durumunda nelerin ortaya çýkabileceði tanýmlanmaya çalýþýlmýþ olsa dahi, bu konu hiçbir zaman için kesin bir bilimsel açýklama olarak verilmemiþtir. Bazý beslenme bozukluðu belirtileri pek çok farklý besine karþýlýk gelebilmektedir. Bazý durumlarda ise bir besinde oluþabilecek yetersizlik yada fazlalýk, karþýlýklý etkileþim nedeniyle bir baþka besinin bitki tarafýndan kullanýlmasýna engel olabilmektedir. Ayrýca bir besinin aþýrý yetersiz olduðu durumlarda bitkinin göstermiþ olduðu iþaretler ile ayný besinin daha düþük seviyelerdeki yetersizliði durumunda ayný bitkinin gösterebileceði iþaretler birbirinden tamamen farklý olabilmektedir. 2+2’nin her zaman 4 etmediði iþte bu ortamda sürekli gözlem ve tecrübenin geliþtirilmesi büyük önem taþýmaktadýr. Bu tecrübeyi edinirken de hangi besinlerin bitkiler tarafýndan kullanýldýðýný, hangi besinin ne iþe yaradýðýný, eksikliðinin bitkinin hangi kýsmýnda ve ne þekillerde kendini gösterebileceðini biliyor olmak gerekmektedir. Aþaðýda bu doðrultuda sizlerle paylaþmak için hazýrladýðým bitki besinleri ve beslenme bozukluklarýna iliþkin analizlerimi aktarmaya çalýþacaðým.
Yukarýdaki grafikte akvaryumlarýmýzda daha bol miktarlarda kullanýlan ve beslenme bozukluklarýný daha çabuk ve kolay gösteren dal (stem) bitkilerden birisi temsili olarak kullanýlmýþtýr. Bu resimde belli baþlý bazý besinlerin eksikliklerinin bitki üzerinde ne gibi sorunlara neden olduðu görülmektedir. Örnekte verilen beslenme bozukluklarý bitkiler üzerinde en sýklýkla tespit edilen ve daha ziyada problemin ilk baþladýðý erken safhalardaki görünümlerini resmetmektedir. Daha önce de deðinildiði gibi pek çok nedene baðlý olarak (özellikle ilerlemiþ safhalar ve besin gruplarý arasýndaki etkileþim) bu görünüm çok daha farklý þekilde de karþýmýza çýkabilecektir.
Þimdi ise sýrasýyla bitki akvaryumunda az yada çok bulunmasý gereken besin maddelerinin her birine biraz daha detaylý olarak deðinelim:
(Toplam) Nitrojen (N):Nitrojen mobil özellikte bir makro besindir. Aþýrý düzeylere varan bir eksikliði bitki akvaryumlarýnda çok nadiren karþýlaþýlan bir durumdur. Yukarýda toplam deyiminin kullanýlmasýnýn nedeni bu elementin sularýmýzda pek çok farklý formda mevcut olabilmesinden kaynaklanmaktadýr. Toplam nitrojen organik ve inorganik formlar olarak iki ana gruba ayrýlabilir. Ýnorganik forma giren türevler arasýnda nitrat (NO3-), nitrit (NO2-), iyonlanmýþ amonyak (NH4), iyonlanmamýþ amonyak (NH3+) ve nitrojen gazý (N2) sayýlabilir. Amino asitler ve proteinler ise organik formu oluþtururlar. NH4 ve NO2- dýþýnda kalan nitrojen türevleri aþýrý yüksek deðerlere ulaþmadýðý sürece faunaya zarar vermezler. Bitkilerin her türden nitrojen kaynaðýný kullanabileceði bilinen bir gerçektir. Örneðin NH4 bitkilerin daha kolay kullanabildiði bir nitrojen kaynaðý olmasýna raðmen alglerin de en fazla tercih ettiði besin kaynaðýdýr ve bitkilere göre çok daha hýzlý tepki vermektedirler. NH4 seviyelerindeki bir yükselmeye algler birkaç saat içinde karþýlýk vereceklerdir ve genellikle yeþil su oluþumu kaçýnýlmaz olacaktýr. Bu nedenle NH4 içeren bazý tablet gübreleri, saksý bitkileri için kullanýlan torf ve benzeri maddeler ile karasal bitki gübrelerinin kullanýlmasý tavsiye olunmaz. Nitrifikasyon bakterilerine barýnma imkaný saðladýðý ve dolayýsýyla da suda oluþabilecek NH4 fazlasýnýn daha basit türevlere dönüþmesini saðlayacaðý için bitkili akvaryumlarda biyolojik filtrasyon ve büyük filtreler kullanýlmasý tavsiye edilmektedir. Bitki ve alglerin varlýðýný sürdürebilmesi için son derece büyük öneme sahip bir temel besin grubudur. Bitkilerin enzimleri, proteinleri ve amino asitleri üretebilmesinde (dolayýsýyla varlýklarýný sürdürebilmelerinde) temel yapý taþýdýr. Toplam nitrojenin yetersiz kalmasý durumunda bitki ve alglerin geliþimlerinin de yavaþladýðý bilinmektedir. Nitrojen yetersizliðinin ortaya çýktýðý durumlar toplam nitrojen (TN) oranýnýn, toplam fosfata (TP) olan oranýnýn 10 ve altýnda olduðu durumlardýr (yani TN/TP < 10). Fosfat yada potasyum gibi besinlerdeki bir yetersizlik geliþimi yavaþlatýrken, nitrojen yetersizliði geliþimi tamamen durdurabilir ve ardýndan tümden bozulmayý baþlatabilecektir. Nitrojen seviyelerinin (NO3 göz önünde bulundurulursa) 10ppm seviyelerinin altýna düþmemesi, 15-20ppm civarýnda tutulmasý tavsiye olunur. Bu eksikliðin belirmesi durumunda bitkilerde ortaya çýkacak olan geliþim bozukluklarý ise öncelikle yaþlý yapraklarda kendini gösterecektir. Bu yapraklarda açýk yeþilin ardýndan sarýya dönen bir renk deðiþimi gözlenecek ve bitki genel olarak daha açýk yeþil bir renge sahip olacaktýr. Ayný sararma dallarda da görülebilecek ve dallar daha cýlýzlaþacaktýr. Yetersizliðin çok ileri safhalara varmasý durumunda yaþlý yapraklarda ölüm baþlayacaktýr. Antosiyanin (renk verici bir pigment) içeren bitkilerde ise yapraklarda kýrmýzýmsý bir renk gözlemlenebilir. Daha genç yapraklarda ve yeni sürgünlerde ise erken yaþlanma ve sararma ortaya çýkarken büyüme çok yavaþ olacak ve durabilecektir.
(Toplam) Fosfor (P):Fosfor mobil özellikte bir makro besindir. Bu besin bitki akvaryumlarýnda hep yanlýþ anlaþýlmýþ ve alg oluþumuna neden olan ve pek fazla bir faydasý olmayan bir element olarak deðerlendirilmiþtir. Yüksek ýþýðýn algin nedeni olduðunun söylenmesi gibi bu da eski ve geçersiz bir teoridir. Tüm canlý organizmalarýn bünyesinde fosfor mevcuttur. Hücre membranlarýnýn bir bileþeni olarak, bir enerji kaynaðý olarak, DNA ve RNA üretimine imkan veren bir element olarak, kök oluþumu, çiçeklenme ve tohumlanmanýn en önemli unsuru olarak ve pek çok diðer bio-kimyasal proses açýsýndan büyük önem taþýr. Fosfor organik ve inorganik fosfat olarak iki farklý formda mevcut olabilmektedir. Organik formuna örnek olarak balýk artýklarý, yemler, bozulan bitki parçacýklarý, bakteriyel prosesler kaynak olarak gösterilebilir. Ýnorganik formuna ise dýþarýdan takviye edilen gübreleri, pH sabitleyicileri örnek verebiliriz. Organik fosfat herhangi bir hücrenin direk olarak bir bileþeni yada bir baþka element(ler)le reaksiyona girerek oluþturduðu yeni bir bileþen olarak karþýmýza çýkmaktadýr. Bu türden fosfatýn kullanýlabilmesi için bakteriler tarafýndan parçalanmasý gerekecektir. Ýnorganik fosfat ise bitkilerin direkt olarak kullanabileceði türdür. Standart akvaryumlarda bulunan fosfatýn %90’dan fazlasý organik fosfattýr. Örneðin 5 gramlýk bir pul yem sudaki organik fosfat seviyesini 0,4ppm artýracaktýr. Piyasadan edinebileceðiniz bir test kiti sudaki toplam fosfatý deðil sadece kullanýlabilir inorganik fosfat seviyesini gösterecektir. Bitki geliþimi için gerekli olan tüm diðer faktörlerin mevcut ve yeterli olduðunu farz edersek fosfor eksikliði sadece geliþimi yavaþlatacaktýr. Nitrojen eksikliðindeki gibi geliþim tamamen durmayacaktýr ancak geliþimi yavaþlatmanýn yaný sýra diðer besinlerin de alýnmasýný ve kullanýlmasýný durdurabilecektir. Ýþte bu aþamada alg oluþumu tetiklenmiþ olacaktýr. Bitkili akvaryumlar bitki miktar ve çeþitliliði, ýþýk ve diðer etkenler açýsýndan farklý düzeylerde gereksinimler gösterseler de fosfor (PO4) seviyelerinin 0,5-2ppm aralýðýnda tutulmasý tavsiye olunur. Fosfat eksikliði tüm mobil besinlerde olduðu gibi kendisini yaþlý yapraklardan göstermeye baþlar. Yaprak uçlarýndan ve kenarlarýndan baþlayarak, yaprak damarlarýnýn arasýna doðru yayýlan bir sararma görülecektir. Daha ileri aþamalarda yaprak dökülmeleri gözlemlenebilir. Yeni yapraklara ve yaprak oluþumuna bakýlacak olursa oldukça büyük bir yavaþlama görülecektir. Renkli bitkiler yeþil kalabilirken, yeþil bitkiler ise daha koyu yeþil bir renk alacaklar ve boyut olarak daha küçük kalacaklardýr. Bu koyu renk bazý durumlarda fosfatýn demir ile reaksiyona girmesi ve fosfatýn kullanýlamaz hale gelmesi neticesinde de ortaya çýkabilmekte ve ardýndan bitkinin ölümüne neden olabilmektedir. Çiçek ve tohum oluþumu tamamen duracaktýr.
Potasyum (K):Potasyum mobil özellikte bir makro besindir. Ýleri düzey hobiciler tarafýndan genellikle potasyum seviyeleri 10-20 ppm aralýðýnda tutulmaya çalýþýlmaktadýr. Ancak güvenilir potasyum test kitlerini bulmak pek mümkün olmadýðý gibi bu konuda hangi deðerlerin ideal deðerler olduðuna dair kesin bir bilgi de bulunmamaktadýr. Gene de bu konuda bir avantajýmýz olduðu söylenebilir. Çünkü potasyumun fazlasýnýn herhangi bir zararýna yada olumsuz bir etkileþimde bulunduðuna dair kesin bir bulgu yer almamaktadýr. Piyasada yer alan hemen her ticari üründe potasyum bol miktarda bulunabildiði gibi kendi hazýrlayabileceðiniz gübreler için hammadde bulunmasý da oldukça kolaydýr. Potasyum diðer makro besinlere göre genellikle hakkýnda daha az bilgi sahibi olunan (bu nedenle sýklýkla da ihmal edilen) ancak bitki bünyesinde son derece hayati öneme sahip bazý fonksiyonlarýn yerine getirilmesi için anahtar rolü olan bir elementtir. Bu elementin daha iyi tanýnabilmesi için bitki üzerinde etkisi olan fonksiyonlara yakýndan bir bakmakta fayda olduðunu düþünüyorum:
Enzim aktivasyonu: Enzimler bir takým kimyasal reaksiyon için katalist olarak kullanýlýrlar. Bir reaksiyonun oluþabilmesi için diðer bazý molekülleri birleþtirirler. Potasyum bu þekilde bitki geliþiminde yer alan 60 farklý enzimi harekete geçirir. Potasyum bu iþlemi gerçekleþtirirken enzim moleküllerinin fiziksel yapýlarýný deðiþtirerek kullanýlabilir hale gelmesini saðlar. Ayrýca bitki bünyesinde yer alan pek çok organik anyonu ve diðer bazý bileþenleri nötrleyerek, bitki bünyesinde enzim reaksiyonlarý için optimum seviye olan 7-8 pH deðerinin oluþmasýný saðlar. Hücre içinde yer alan potasyum miktarý kaç enzimin aktive edilebileceðini ve kimyasal reaksiyonlarýn hangi oranda gerçekleþebileceðini belirler.
Stomatal aktivite: Bitki yapraklarýnýn alt yüzeylerinde yer alan ve karbondioksit, su ve oksijen alýþ veriþini saðlayan gözeneklere stomat adý verilmektedir. Bu stomatlarýn açýlýp kapanmalarýný düzenlemesi açýsýndan bitkiler gene potasyuma ihtiyaç duyarlar. Bu stomatlarýn düzenli çalýþabilmesi, fotosentez, su ve besin iletimi ve bitkinin soðutulabilmesi açýsýndan hayati önem taþýr.
Fotosentez: Potasyumun fotosentezdeki rolü biraz karmaþýktýr. Potasyum tarafýndan enzimlerin harekete geçirilmesi ve bu þekilde adenosin trifosfat (ATP) üretimine müdahil olmasý fotosentez hýzýnýn ayarlanmasý üzerinde etki etmektedir. Bu etkisi muhtemelen potasyumun stomatal aktivite üzerindeki etkisinden daha önemlidir. CO2 ve suyu bir araya getirerek þekeri oluþturabilmek üzere ýþýk enerjisi kullanýlýrken, ilk aþamada açýða çýkan enerjiye ATP adý verilir. Daha sonra ATP pek çok farklý kimyasal reaksiyon için enerji kaynaðý olarak kullanýlýr. ATP üretimi esnasýndaki elektriksel yük dengesi potasyum iyonlarý tarafýndan saðlanýr. Bitkiler potasyum yetersizliði ile karþýlaþtýðýnda fotosentez hýzý ve ATP üretim hýzý düþer ve ATPye baðýmlý olan tüm fonksiyonlar da yavaþlar. Aksi durumda ise bitkinin solunumu artar ve bir aþamadan sonra bu durum bitkinin geliþim ve büyümesini yavaþlatabilir. Akvaryumlarýmýzda gördüðümüz pek çok bitkide, yapraklar ýþýða doðru tam açýlarak daha fazla ýþýk alabilmeye çalýþýrlar yada aksine ýþýktan zarar görmemek için yukarý yada aþaðý doðru kapanýrlar. Bu sayede fotosentez hýzýný da ayarlayabilirler. Yapraklarda görülen bu hareketlenme de gene potasyumun belirli bazý dokularda içeri yada dýþarý doðru hareket ederek turgor basýncýný kontrol edilebilir bir þekilde deðiþtirmesiyle mümkün olmaktadýr.
Þekerin taþýnmasý: Fotosentez sýrasýnda üretilen þeker kullaným veya depolama maksatlarýyla bitki bünyesinde farklý yerlere taþýnmak zorundadýr. Bitkilerin bu taþýma sistemi için kullandýklarý enerji de ATP enerjisidir. Ayný þekilde eðer potasyum yetersizse, daha az ATP ortaya çýkacak ve bu taþýma sistemi kesintiye uðrayacaktýr. Þekerin yaný sýra ayný mantýk çerçevesinde su, nitrat, fosfat, kalsiyum, magnezyum ve amino asitlerin de taþýnabilmesi güçleþecektir. Dolayýsýyla bu taþýma sisteminin düzgün iþeyebilmesi açýsýndan da bol miktarda potasyum gereklidir.
Protein sentezi: Protein sentezinin hemen her adýmýnda potasyuma ihtiyaç duyulmaktadýr. Yeterli potasyum olmasaydý, bitki geliþim proseslerinin tümünün ayarlanabilmesi için gerekli olan protein ve enzimlerin üretilmesinde gereken bitki hücrelerinde yer alan genetik kodlarda oluþamazdý. Potasyum yetersizliðinin olmasý durumunda kullanýlabilir nitrojen ne kadar bol olursa olsun protein sentezi mümkün olamaz. Bunun akabinde ise protein hammaddeleri olan amino asitler, amitler ve nitratlar birikmeye baþlayacaklardýr.
Niþasta sentezi: Niþasta sentezi için gereken enzim de diðer pek çok enzim gibi potasyum tarafýndan harekete geçirilmektedir. Yetersiz potasyum seviyelerinde, niþasta miktarý düþerken, karbonhidratlar ve nitrojen bileþenleri artmaya baþlayacaktýr. Yüksek potasyum seviyelerinde niþastanýn üretildikleri bölgelerden depolanma bölgelerine taþýnmalarý da daha etkin olacaktýr.
Yukarýda kýsaca deðindiðimiz fonksiyonlarýn ardýndan potasyumun ne kadar önemli bir besin olduðu gayet açýktýr. Þimdi son olarak bu besinin eksik kaldýðý durumlarda bitkilerin göstereceði belirtileri özetleyelim. Potasyum yetersizliðinin en karakteristik belirtisi yavaþlamýþ bitki geliþimi, yaprak kenarlarýnda sararma yada yanmýþ gibi bir görünüm ortaya çýkmasýdýr. Bir baþka belirti olarak dallarda ve yaprak saplarýnda zayýflamayý da sayabiliriz. Daha ileri aþamalarda eski yapraklar üzerinde ölü bölgeler ortaya çýkmaya baþlar. Bu bölgeler giderek geniþleyen noktacýklar/delikler olarak fark edilebilir. Daha ileri aþamalarda yapraklar, damarlar da dahil olmak üzere tamamen sararak ölürler.
Kalsiyum (Ca):Kalsiyum immobil özelikte bir makro besindir. Bu nedenle bu besinin eksikliði tamamen yeni yaprak oluþumu ve geliþim uçlarýnda kendini göstermektedir. Kalsiyum eksikliði aþýrý derecede yumuþak sularýn yada sadece ters ozmoz sularýnýn kullanýldýðý akvaryumlar dýþýnda pek rastlanýlan bir durum deðildir. Ancak daha sýk karþýlaþýlan bir durum olarak aþýrý sert sularda yüksek kalsiyum seviyeleri diðer bazý besinlerin, özellikle de potasyumun alýnmasýný/kullanýlmasýný kýsýtlayabilmektedir. Piyasada bulunan test kitleri tamamen tuzlu su akvaryumlarýnda kullanýlmak üzere tasarlanmýþ ve tatlý su akvaryumlarý için bu türden bir uygulama olmadýðýndan belli bir seviye kriteri de belirlenmemiþtir. Ancak GH testleri kullanýlarak suyun toplam sertliðinden hareket edilerek bir sonuca varmak mümkündür. Suyun toplam sertliði, hemen her zaman hem kalsiyum hem de magnezyum elementlerinin ayný anda varolduðu kabul edilerek düþünülebilir. Aksi durumlar son derece kýsýtlý ve tamamen göz ardý edilebilecek durumlardýr. Bu noktadan hareketle 4-7 derece arasýndaki bir GH deðeri hemen hemen tüm bitki türleri için yeterli kalsiyum miktarýnýn suda mevcut olduðu sonucunu verecektir. Kalsiyum elementinin akvaryum ortamýnda yetersiz olmasý neticesinde bitkilerde ortaya çýkabilecek beslenme bozukluklarýný 3 aþamada ele alabiliriz. Kalsiyum yetersizliðinin çok düþük seviyelerde olduðu yada sorunun ilk günlerinde karþýlaþýlabilecek sorunlar arasýnda küçük ve deforme olmuþ yaprak oluþumunu, ana damarlar normal görünürken yaprak dokularýnýn zayýflamasýný, yapraklarýn düz görünmek yerine içe doðru bükülmesini sayabiliriz. Orta seviyelerdeki kalsiyum yetersizliklerinde ise ilk aþamanýn ardýndan boyut olarak küçülmüþ yapraklarda birdenbire beliren eðilme ve bükülmeler, yeni yapraklar üzerinde beyaz bölgeler ve yaprak kenarlarý gözlemlenebilecektir. Ayný zamanda kökler kýsalýp, büzüþecekler ve kök uçlarý ölmeye baþlayacaktýr. Bu aþamada Vallisneria türlerine has bir bozukluk olarak, sanki daracýk bir alanda sýkýþarak geliþimini sürdürüyormuþçasýna yapraklarýn kývrýlýp, birbirlerine dolandýklarý görülebilir. Üçüncü ve son aþama olarak ileri düzeylerdeki yetersizlik durumlarýnda, yeni yapraklarýn neredeyse tamamen beyaz bir þekilde çýktýklarý, yapraklarýn normal bir görünümden çok uzak, küçük toparlak oluþumlar halinde kaldýklarý ve son olarak hem bitkilerin geliþim uçlarýnýn hem de kök uçlarýnýn tamamen öldükleri görülebilecektir.
Magnezyum (Mg):Magnezyum mobil özelikte bir makro besindir. Bu nedenle bu besinin eksikliði daha ziyade eski yapraklarda kendini göstermektedir. Magnezyum eksikliði de kalsiyum gibi aþýrý derecede yumuþak sularýn yada sadece ters ozmoz sularýnýn kullanýldýðý akvaryumlar dýþýnda pek rastlanýlan bir durum deðildir. Piyasada bulunan test kitleri aynen kalsiyum testlerinde olduðu gibi tamamen tuzlu su akvaryumlarýnda kullanýlmak üzere tasarlanmýþ ve tatlý su akvaryumlarý için bu türden bir uygulama olmadýðýndan belli bir seviye kriteri de belirlenmemiþtir. Ancak GH testleri kullanýlarak suyun toplam sertliðinden hareket edilerek bir sonuca varmak mümkündür. Suyun toplam sertliði, hemen her zaman hem kalsiyum hem de magnezyum elementlerinin ayný anda varolduðu kabul edilerek düþünülebilir. Aksi durumlar son derece kýsýtlý ve tamamen göz ardý edilebilecek durumlardýr. Bu noktadan hareketle 4-7 derece arasýndaki bir GH deðeri hemen hemen tüm bitki türleri için yeterli magnezyum miktarýnýn suda mevcut olduðu sonucunu verecektir. Ancak burada magnezyum takviyesi yapýlýrken dikkate alýnmasý gereken bir husus vardýr. O da, bir birim kalsiyumun GH üzerindeki yükseltici etkisi bir birim olurken, bir birim magnezyumun yükseltici etkisi ise dört birim olacaktýr. Magnezyum elementinin akvaryumunuzda yetersiz olmasý durumunda karþýmýza çýkacak olan beslenme bozukluklarýna yapraklarda bölgesel yada noktasal olarak sararmanýn baþlamasýný, damarlar yeþil kaldýðý halde yaprak kenarlarýnýn ölmesini, antosiyanin (renk verici bir pigment) içeren bitkilerde ise yapraklarda kýrmýzýmsý bir renk gözlemlenmesini sayabiliriz. Saz gibi tek kökten çýkan yapraklarda yaþlý/eski yapraklarýn ölümü sýklýkla görülmektedir.
Sülfür (S):Sülfür immobil özellikte bir makro besindir. Yetersizlik durumunda geliþimin duraklamasý, eksi yapraklar rengini korurken yeni yapraklarýn solgun bir sarý renge dönüþmesi gözlemlenecektir. Eksikliðinin tespiti pek mümkün olmasa da bitki akvaryumlarýmýzda kullandýðýmýz makro besin takviyeleri ve þebeke suyumuz genellikle yeterli miktarlarda bu besini ihtiva etmektedirler.