-Neden bu kadar az balýk var? Akvaryumda balýk olmasý gerekmez mi???
-Anemon yok mu??? Peki ya þu Nemolardan??
-Doðadaki bitkiler floresanla mý yaþýyor, niye pencerenin tam önüne koymuyorsun güneþ ýþýðý alsýn yavrucaklar...
-Bu kadar büyük akvaryum evi kokutmuyor mu???
-Sen bu balýklarý hiç sevmiyorsun! Bir balýklarýn yüzdüðü alana bak, bir de bitkilerin iþgal ettiði alana!!!
-Bu bitkiler hiç büyümüyor mu, hep bu boy mu kalacaklar?
Ýþin tuhaf tarafý yabancýlarýn akvaryumla ilk karþýlaþmasý hep korku dolu gözlerle bakmak oluyor ve arkasýndan bunlar gibi sorular geliyor
Olumlu yaklaþanlarýn sayýsý bir hayli az. Benim akvaryumum olmasaydý diyorum kendi kendime, görünce ne sorardým... Aklýma bir tek su deðiþiminin nasýl yapýldýðý sorusu geliyor
Bunun dýþýnda herhalde merakla dinlerdim, bilmediðim konuda eleþtiri yapmazdým. Bu yüzden akvaryum sahibi olmayý þimdiye kadar hep motosiklet sahibi olmaya benzetmiþimdir. Nasýl yoldan hýzla geçen bir motora bakan insanlar %90 ayný lafý ederse, konu akvaryum olunca da gözler %90 ayný dehþetle açýlýyor
Sanýrým sebep hiç bilinmeyene duyulan korku... Ne de olsa bizler yani akvaristler karasal bitkilerden farklý olarak, bambaþka bir dünyayý sýfýrdan yaratýyoruz ki bu; herkesin bilemeyeceði ve farklý bir dünya...