Konu: Bitkilerin beslenmesi ve beslenme bozukluklarý  (Okunma says 38011 defa)

YILDIRIM ÖZDEMÝR

  • Baðýmlý Üye
  • ***
  • Özel Üye
  • leti: 387
Bitkilerin beslenmesi ve beslenme bozukluklarý
« : Mays 20, 2009, 16:51:50 s »
AKVARYUM BÝTKÝLERÝNÝN BESLENMESÝ

Bitkiler saðlýklý ve düzenli bir geliþim saðlayabilmek için organik ve mineral besin kaynaklarýna ihtiyaç duyarlar. Bu besinleri aþaðýdaki basit gösterimli bir peryodik tablo üzerinden de görebiliriz.


Bu besinlerin pek çoðuna çok küçük miktarlarda ihtiyaç duyulmasýna raðmen, eksiklikleri durumunda hayati önem taþýyan biyolojik fonksiyonlar düzgün bir þekilde gerçekleþtirilemeyecektir. Düzenli beslenme saðlanamadýðý takdirde saðlýk sorunlarý ortaya çýkacak ve bitkiler hastalanacaktýr. Bitkilerin beslenmesinde yer alan besin çeþitliliði çok fazla sayýdadýr ve bitkilere ulaþtýrýlabilmesi için pek çok farklý yöntem mevcuttur. Bu pek çok besinin farklý fonksiyonlarý göz önüne alýndýðýnda, akvaryumdaki miktarlarý ve önem sýralarý belirlendiðinde uygun gübrelemenin gerçekleþtirilmesi için nelere ihtiyaç duyulduðu da ortaya çýkmýþ olacaktýr.

Makro ve Mikro (Eser) Besinler
Bitki besinleri bitkiler tarafýndan duyulan ihtiyaç miktarlarýna baðlý olarak genellikle makro ve mikro besinler olarak iki grup halinde tanýmlanmaktadýrlar.

Makro besinler bitkiler tarafýndan daha büyük miktarlarda ihtiyaç duyulan besinlerdir. Bunlar Fosfor(P), Hidrojen(H), Kalsiyum(Ca), Karbon(C), Magnezyum(Mg), Nitrojen(N), Oksijen(O), Potasyum(K) ve Sülfür(S) olarak sayýlabilir. Makro besinlerin pek çoðu akvaryum ortamýnda zaten hazýr olarak bulunmaktadýr. Örneðin Oksijen ve Hidrojen gereðinden fazla bir þekilde (H2O yani su haliyle) her zaman vardýr, Kalsiyum ve Nitrojen ise genellikle mevcuttur. Kalsiyum sadece çok yumuþak sularda düþük seviyelerde bulunabilmektedir, Nitrojen ise biyolojik filtrasyon ve/veya organik artýklar neticesinde ortaya çýkmakta ve bitkiler tarafýndan Amonyum yada Nitrat þeklinde abzorbe edilmektedir. Bu nedenle normal þartlar altýnda bir akvaristin ihtiyaç duyacaðý asýl makro besinler Karbon, Magnezyum, Fosfor, Sülfür ve Potasyum olacaktýr.

Mikro besinler ise bitkiler tarafýndan çok az miktarlarda ihtiyaç duyulan ve bu nedenle genellikle eser elementler olarak adlandýrýlan besin kaynaklarýdýr. Mikro besinler baþlýca Boron(B), Bakýr(Cu), Manganez(Mn), Molibden(Mo), Klor(Cl), Nikel(Ni), Demir(Fe) ve Çinko(Zn) olarak sayýlabilir. Bitkilerin saðlýðý açýsýndan hem makro hem de mikro besinler ayný derecede hayati öneme sahiptirler. Bu makro ve mikro besinlere bu besinlerin sentezi için gerekli olan enerjinin kaynaðý olan ýþýk da dâhil edildiðinde bitkilerin ihtiyaç duyabileceði her þey ifade edilmiþ olacaktýr. Saðlýklý bir bitki akvaryumunda bu üçlünün tamamýnýn yeterli ve sürekli olarak bulundurulmasý bitkili akvaryumlarýn oluþturulmasýnýn temel kaidesidir. Bunlarýn arasýnda ortaya çýkabilecek bir dengesizlik istenmeyen alg oluþumlarý, yetersiz yada kötü görünümlü bitki geliþimi ve hatta bitkilerin ölümü gibi nedenleri ortaya çýkaracaktýr.

Makro besinler bitki anatomisinde hücreler, proteinler ve yaðlar gibi daha yapýsal bileþenler için tüketilirken, mikro besinler hücresel bazdaki fonksiyonlar ve enzimlerin aktivasyonu için tüketilirler. Bu baðlamda mikro besinler bitki biyolojisinin kontrol ve idaresi açýsýndan önemli olarak addedilirler. Bu eser elementler piyasadan edinilebilecek pek çok sývý gübre içeriðinde ve ayný zamanda musluk suyunda bulunabilmektedir, ancak sýklýkla akvaryumlarýmýzda hem bitkiler hem de organik moleküllere baðlanmalarý neticesinde çok hýzlý bir þekilde tükenirler ve bu nedenle düzenli olarak takviye edilmeleri gerekir. Mikro besinler hakkýnda bilinmesi gereken bir baþka husus ise bitkilerin tüketim miktarýyla karþýlaþtýrýldýðýnda bitkinin bünyesinde kendisine çok uzun süreler yetecek þekilde bunlarý depolayabildikleridir. Dolayýsýyla bu elementlerde oluþabilecek bir eksiklin kendini göstermesi makro besinlerdeki kadar hýzlý olmayacaktýr. Önemli olan bu eksikliðin kronik hale gelmemesidir. Diðer mikro besinlere göre daha fazla miktarlarda kullanýldýðý için demiri kapsam dýþýnda býrakacak olursak genel olarak diðer mikro besinleri daha uzun aralýklarla takviye etmek te mümkün olabilecektir.

Besinlerin Kaynaklarý
Akvaryum ortamýnda ihtiyaç duyulan besinler bitkilere pek çok farklý kaynaktan saðlanabilir. Bitkiler ihtiyaç duyduklarý besinleri hem yapraklarý hem de kökleri vasýtasýyla aldýklarýndan, bu besinlerin hem suda hem de zeminde (substrat) mevcut olmasý saðlanmalýdýr. Bu besinlerin su içerisinde bulunmasýný saðlayacak sývý gübreler ile zeminde bulunmasýný saðlayacak katý gübreler (tablet, bitki kumu, toprak, kil, vs...) arasýndaki en önemli fark, zemindeki besinlerin çok daha uzun süre mevcudiyetlerini koruyabilmelerine karþýlýk, suda bulunanlarýn belirli aralýklarla takviye edilmesi gerekliliðidir. Substrat bazý besinler açýsýndan bir depo özelliði taþýmaktadýr. Substrat içerisinde oksijen seviyelerinin ve su hareketliliðinin minimum seviyelerde olmasý burada bulunan besinlerin baþka yerlere taþýnmasýný, oksitlenmesini ve bitkiler tarafýndan kullanýlmayacak hale gelmesine neden olmak üzere karbonatlarla baðlanmasýný engellemektedir. Ayrýca, pek çok substrat içinde zamanla oluþan yüksek miktardaki organik çökelti besinlerle baðlanan doðal þelatlar yaratmaktadýr ve bu sayede uzun bir dönem için bol miktarda besin her zaman mevcut olacaktýr. Substrat gübrelemesi için farklý malzemelerin karýþýmý yada tablet gübreler kullanýlabilir.

Zengin içerikli substratlar
Piyasada kullanýma hazýr, zengin besin içerikli ürünler büyük çeþitlilikte mevcuttur ve bu ürünler tek baþlarýna zemin malzemesi olarak kullanýlabildikleri gibi, baþka bir takým kumlarla da karýþtýrýlarak bir arada kullanýlabilmektedir. Bu substratlar bitkiler tarafýndan ihtiyaç duyulan ve genellikle akvaryumun kendi döngüsü ile oluþmayan, yetersiz kalan, su deðiþimlerinde eklediðiniz musluk suyunda da bulunmayan pek çok besin maddesi açýsýndan oldukça zengindir. Bu þekilde kurulmuþ olan bir akvaryumda bu besinler suya uzun bir dönem içinde yavaþ bir þekilde salýnacaðýndan gübreleme için bir çözüm yolu oluþturmaktadýr. Bu hazýr zeminler marka, model ve kullaným þekline göre 6 ay ile 2 sene içinde tükenmektedir. Ancak yukarýda da deðinildiði gibi zamanla zeminde oluþacak ve daha aþaðýlara doðru nüfuz ederek tabana yerleþecek olan organik çöküntüler tabanýn zenginleþmesine neden olacak ve tükenen zemin gübresinin yerine geçerek ayný iþlevi saðlayacaktýr. Bitkili akvaryumlarda tabaný karýþtýrarak yapýlan dip çekimlerinin bir mahsuru da bu zenginleþmeyi engellemesidir ve bu nedenle uygulanmaz. Zeminin böylesine zengin bir hal almasý da tipik olarak 6-12 ay arasý bir zaman gerektirir. Bu hazýr zeminlerin kullanýlmasýnýn nedeni de bu dönem aþýlýp mevcut zemin kendiliðinden oluþana kadar geçecek olan dönemi kapsamaktýr.

Tablet gübreler
Tablet gübreler daha lokal bir besin takviyesinin uygulanmasý gerektiði durumlar içindir. Bu tabletler daha konsantre yapýda zemin takviyeleridir ve genlikle demir açýsýndan da zengindirler. Bazý çok hýzlý geliþen bitkiler ve Cryptocoryne-Echinodorus gibi bitkilerde bu þekilde lokal uygulamalar iyi sonuç vermektedir. Ayrýca bazý yavaþ geliþen bitkilerin besin alýmlarý da yavaþ olduðundan diðer bitkilerle besin alýmýnda rekabetlerinde onlara avantaj saðlamak için de kullanýlabilirler. Tabletler hiçbir zaman taban için tek baþýna/komple çözüm olarak görülmemelidir. Aksine sadece lokal çözümler için düþünülmelidir. Ayrýca besin açýsýndan zengin bir zeminin mevcudiyeti durumunda çoðu zaman tablet kullanýmý gereksizdir.

Sývý gübreler
Bugün akvaryum ürünleri satan maðazalarda sývý gübre olarak kullanýlabilecek pek çok ticari ürün yer almaktadýr. Ayrýca amatör kullanýcýlarýn kendi hazýrladýklarý bazý gübre karýþýmlarý da mevcuttur. Ancak bu ürünlerin büyük bir dikkat ile iyi hesap edilerek ve takip edilerek kullanýlmasý gereklidir. Neticede aþýrý gübreleme ile istenmeyen alg sorunlarýna ve metal zehirlenmelerine davetiye çýkarýyor da olabilirsiniz. Genel olarak konuþmak gerekirse, sývý gübre alýrken ne kadar öderseniz onun karþýlýðýný alýrsýnýz demek pek yanlýþ bir tanýmlama olmayacaktýr. Çünkü bazý özel/kaliteli ürünler vardýr ki, bunlarda gerek duyulan besinlerden, gerektiði miktarlarda bulunmaktadýr ve bir besinin az gitmesi, diðerinin ise daha çok gitmesi gibi durumlarla da karþýlaþýlmaz.

Sývý gübrelerin bir baþka avantajý da akvaryuma þelatlanmýþ demir takviyesinin mümkün olmasýdýr. Demir bir mikro besin olduðu ve az miktarlarda kullanýldýðý halde, þelatlanmýþ bir þekilde akvaryuma takviye edilmediði durumlarda çoðunlukla eksikliði görülen bir besindir. Sývý gübreler içinde yer alan besinlerin bir kýsmý kýsa süre içinde diðer elementlerle baðlanma yada oksidasyon nedeniyle kullanýlamayacak hale gelirler. Bu nedenle akvaryuma bu besinlerin düzenli olarak ilave edilmesi gereklidir.

Sývý veya katý gübrelemeler neticesinde akvaryuma istenilen/hedeflenen düzeylerde besin takviyesi yapmanýn pek çok farklý yöntemi vardýr. Bunlardan bir tanesi ve daha profesyonel olaný düzenli olarak ve kýsa aralýklarla akvaryumdaki besin deðerlerini test ederek gerekirse düzeltmeler yapmaktýr. Diðeri ise tüm dünyada çok daha yaygýn olarak kullanýlan tahmin yöntemidir. Bu yöntemde esas bitkilerin ihtiyaç duyduklarý besinlerin suda her zaman tükenmeyecek bir þekilde hazýr bulunmasýný saðlamak ve haftalýk düzenli ve büyük ölçekli su deðiþimleriyle de besinlerin belli deðerleri aþmasýný engellemektir.

Karbondioksit (CO2) takviyesi
Çoðu bitkili akvaryumda dýþarýdan CO2 takviyesi bitkilerin saðlýklý geliþimi için hayati önem taþýmaktadýr ve sýklýkla da genel geliþimi belirleyen faktör durumundadýr. Yeterli CO2 seviyelerinin oluþmadýðý durumlarda, bitkiler etkili fotosentezi gerçekleþtiremezler ve bu nedenle de temel fizyolojik fonksiyonlarýný gerçekleþtirmek için gerekli enerjiyi üretemezler. Akvaryumlara CO2 takviye etmenin pek çok yolu vardýr. Akvaryum ortamýnda kendiliðinden oluþan CO2 balýk ve bitkilerin solunumu neticesinde ortaya çýksa da, çok daha büyük bir kýsmý bakterilerin organik maddeleri iþlemeleri neticesinde ortaya çýkmaktadýr. Çoðu toprak esaslý ve oturmuþ zemine sahip akvaryumda, zemin bu sayede bitkiler tarafýndan kullanýlmak üzere sürekli bir þekilde CO2 salýnýmý yapacaktýr. Ancak bu proses neticesinde ortaya çýkacak olan CO2 miktarý gene de minimum seviyelerde olacak ve bol bitkili akvaryumlar için yeterli gelmeyecektir. Bu nedenle harici CO2 takviyesi önem taþýmaktadýr. Ayrýca hava ve su sirkülâsyonu sürekli olarak büyük miktarlarda CO2 kaçaðýna neden olacaðýndan bu takviye biraz daha önem kazanmaktadýr.

Günümüzde hobiciler için kullanýma uygun pek çok farklý teçhizat piyasadan kolaylýkla edinilebilmektedir. Bunlar arasýnda suya CO2 salýnýmý yapan tabletler, kimyasallar, fermente ve elektroliz sistemleri, basýnçlý CO2 tüpleri sayýlabilir. Bu sistemlerin tümünde CO2 gazý doðrudan akvaryum suyuna dâhil edilmektedir. Buradaki amaç ise CO2 gazýnýn su ile sürekli temasýný saðlayarak bitkiler tarafýndan abzorbe edilmesini mümkün kýlmaktýr.
« Son Dzenleme: Mays 20, 2009, 17:54:15 s Gnderen: Devletabi »

YILDIRIM ÖZDEMÝR

  • Baðýmlý Üye
  • ***
  • Özel Üye
  • leti: 387
Ynt: Bitkilerin beslenmesi ve beslenme bozukluklarý
« Yantla #1 : Mays 20, 2009, 16:52:03 s »
BESLENME BOZUKLUKLARININ BELÝRLENMESÝ

Yukarýda genel olarak akvaryum bitkilerinin ihtiyaç duyacaðý besinlere kýsaca deðinmeye çalýþtýk. Saðlýklý bir geliþim saðlanmak isteniyorsa bu besinlerin akvaryum ortamýnda sürekli olarak bulundurulmasý gerektiði aþikârdýr. Peki bu besinlerin eksik olduklarý yada daha önemlisi hangisinin eksik olduðunun belirlenmesi ise biraz daha gözlemleme ve teorik bilgiye ihtiyaç duyar. Herhangi bir besin eksikliðini analiz edebilme konusunda pek çok önemli husus bulunmaktadýr.

Bir bitkili akvaryumda iþlerin yolunda gitmesini saðlamak için gerekli olan besin seviyelerinin tespit edilmesinde bitkilerin geliþim durumlarýný analiz etmek en etkili yöntemdir. Düþük geliþim akvaryumlarýnda (Low-Tech, düþük ýþýklandýrma ve CO2 takviyesiz ortamlar) bitkiler genellikle gözle görülebilir herhangi bir eksiklik belirtisi göstermezler. Ancak hýzlý geliþim akvaryumlarýnda (High-Tech, yüksek ýþýklandýrma ve CO2 takviyesi) bitkiler o kadar hýzlý geliþim göstereceklerdir ki, sýklýkla pek çok besini tüketeceklerdir. Hýzlý geliþim akvaryumlarýnda dahi herhangi bir eksikliði görebilmek için öncelikle en hýzlý geliþim gösteren bitkilere göz atmak gerekmektedir. Yavaþ geliþim gösteren bir Anubias bitkisinde bir eksikliði tespit edebilmek 1–2 hafta sürebilecekken, hýzlý geliþim gösteren herhangi bir Hygrophilia türünde ayný eksiklik 1–2 gün içinde kendini gösterecektir.

Besin eksikliklerinin gözlemlenmesinde bakýlacak ilk husus, bozulmanýn daha ziyade bitkilerin eski yapraklarýnda mý yoksa yeni yapraklarýnda mý olduðunun belirlenmesidir. Bu sayede eksikliðe neden olabilecek mineral türlerinde bir sadeleþtirme yapmak mümkün olabilecektir. Bu minerallerin bir kýsmý mobil (taþýnabilir) besinler olarak adlandýrýlmaktadýr. Bundan kasýt bitkinin ihtiyaç belirmesi durumunda yetersiz olan besini kendi bünyesi dâhilinde eski yapraklarýndan çekip, yeni çýkacak olan yapraklara taþýyabiliyor olmasýdýr. Bunun neticesinde de bu mobil besinlerin yetersizlikleri öncelikle eski yapraklarda ortaya çýkacaktýr. Bunlarýn dýþýnda kalan besinlere ise immobil (taþýnamaz) besinler denir ki bunlarda eski yapraklardan alýnamayacak olan besinlerdir. Bunun neticesinde oluþacak beslenme bozukluklarý ise yeni yapraklarda ve geliþim uçlarýnda kendini gösterecektir. Mobil besinler arasýnda Nitrojen (N), Fosfor (P), Potasyum (K), Magnezyum (Mg) ve Çinko (Zn) sayýlabilir. Ýmmobil besinler arasýnda ise Boron (B), Kalsiyum (Ca), Bakýr (Cu), Demir (Fe), Manganez (Mn) ve Sülfür (S) yer almaktadýr.

Besinlerin bitkiler üzerinde ne iþe yaradýklarý ve eksiklikleri durumunda nelerin ortaya çýkabileceði tanýmlanmaya çalýþýlmýþ olsa dahi, bu konu hiçbir zaman için kesin bir bilimsel açýklama olarak verilmemiþtir. Bazý beslenme bozukluðu belirtileri pek çok farklý besine karþýlýk gelebilmektedir. Bazý durumlarda ise bir besinde oluþabilecek yetersizlik yada fazlalýk, karþýlýklý etkileþim nedeniyle bir baþka besinin bitki tarafýndan kullanýlmasýna engel olabilmektedir. Ayrýca bir besinin aþýrý yetersiz olduðu durumlarda bitkinin göstermiþ olduðu iþaretler ile ayný besinin daha düþük seviyelerdeki yetersizliði durumunda ayný bitkinin gösterebileceði iþaretler birbirinden tamamen farklý olabilmektedir. 2+2’nin her zaman 4 etmediði iþte bu ortamda sürekli gözlem ve tecrübenin geliþtirilmesi büyük önem taþýmaktadýr. Bu tecrübeyi edinirken de hangi besinlerin bitkiler tarafýndan kullanýldýðýný, hangi besinin ne iþe yaradýðýný, eksikliðinin bitkinin hangi kýsmýnda ve ne þekillerde kendini gösterebileceðini biliyor olmak gerekmektedir. Aþaðýda bu doðrultuda sizlerle paylaþmak için hazýrladýðým bitki besinleri ve beslenme bozukluklarýna iliþkin analizlerimi aktarmaya çalýþacaðým.


Yukarýdaki grafikte akvaryumlarýmýzda daha bol miktarlarda kullanýlan ve beslenme bozukluklarýný daha çabuk ve kolay gösteren dal (stem) bitkilerden birisi temsili olarak kullanýlmýþtýr. Bu resimde belli baþlý bazý besinlerin eksikliklerinin bitki üzerinde ne gibi sorunlara neden olduðu görülmektedir. Örnekte verilen beslenme bozukluklarý bitkiler üzerinde en sýklýkla tespit edilen ve daha ziyada problemin ilk baþladýðý erken safhalardaki görünümlerini resmetmektedir. Daha önce de deðinildiði gibi pek çok nedene baðlý olarak (özellikle ilerlemiþ safhalar ve besin gruplarý arasýndaki etkileþim) bu görünüm çok daha farklý þekilde de karþýmýza çýkabilecektir.

Þimdi ise sýrasýyla bitki akvaryumunda az yada çok bulunmasý gereken besin maddelerinin her birine biraz daha detaylý olarak deðinelim:

(Toplam) Nitrojen (N):
Nitrojen mobil özellikte bir makro besindir. Aþýrý düzeylere varan bir eksikliði bitki akvaryumlarýnda çok nadiren karþýlaþýlan bir durumdur. Yukarýda toplam deyiminin kullanýlmasýnýn nedeni bu elementin sularýmýzda pek çok farklý formda mevcut olabilmesinden kaynaklanmaktadýr. Toplam nitrojen organik ve inorganik formlar olarak iki ana gruba ayrýlabilir.  Ýnorganik forma giren türevler arasýnda nitrat (NO3-), nitrit (NO2-), iyonlanmýþ amonyak (NH4), iyonlanmamýþ amonyak (NH3+) ve nitrojen gazý (N2) sayýlabilir. Amino asitler ve proteinler ise organik formu oluþtururlar. NH4 ve NO2- dýþýnda kalan nitrojen türevleri aþýrý yüksek deðerlere ulaþmadýðý sürece faunaya zarar vermezler. Bitkilerin her türden nitrojen kaynaðýný kullanabileceði bilinen bir gerçektir. Örneðin NH4 bitkilerin daha kolay kullanabildiði bir nitrojen kaynaðý olmasýna raðmen alglerin de en fazla tercih ettiði besin kaynaðýdýr ve bitkilere göre çok daha hýzlý tepki vermektedirler. NH4 seviyelerindeki bir yükselmeye algler birkaç saat içinde karþýlýk vereceklerdir ve genellikle yeþil su oluþumu kaçýnýlmaz olacaktýr. Bu nedenle NH4 içeren bazý tablet gübreleri, saksý bitkileri için kullanýlan torf ve benzeri maddeler ile karasal bitki gübrelerinin kullanýlmasý tavsiye olunmaz. Nitrifikasyon bakterilerine barýnma imkaný saðladýðý ve dolayýsýyla da suda oluþabilecek NH4 fazlasýnýn daha basit türevlere dönüþmesini saðlayacaðý için bitkili akvaryumlarda biyolojik filtrasyon ve büyük filtreler kullanýlmasý tavsiye edilmektedir. Bitki ve alglerin varlýðýný sürdürebilmesi için son derece büyük öneme sahip bir temel besin grubudur. Bitkilerin enzimleri, proteinleri ve amino asitleri üretebilmesinde (dolayýsýyla varlýklarýný sürdürebilmelerinde) temel yapý taþýdýr. Toplam nitrojenin yetersiz kalmasý durumunda bitki ve alglerin geliþimlerinin de yavaþladýðý bilinmektedir. Nitrojen yetersizliðinin ortaya çýktýðý durumlar toplam nitrojen (TN) oranýnýn, toplam fosfata (TP) olan oranýnýn 10 ve altýnda olduðu durumlardýr (yani TN/TP < 10). Fosfat yada potasyum gibi besinlerdeki bir yetersizlik geliþimi yavaþlatýrken, nitrojen yetersizliði geliþimi tamamen durdurabilir ve ardýndan tümden bozulmayý baþlatabilecektir. Nitrojen seviyelerinin (NO3 göz önünde bulundurulursa) 10ppm seviyelerinin altýna düþmemesi, 15-20ppm civarýnda tutulmasý tavsiye olunur. Bu eksikliðin belirmesi durumunda bitkilerde ortaya çýkacak olan geliþim bozukluklarý ise öncelikle yaþlý yapraklarda kendini gösterecektir. Bu yapraklarda açýk yeþilin ardýndan sarýya dönen bir renk deðiþimi gözlenecek ve bitki genel olarak daha açýk yeþil bir renge sahip olacaktýr. Ayný sararma dallarda da görülebilecek ve dallar daha cýlýzlaþacaktýr. Yetersizliðin çok ileri safhalara varmasý durumunda yaþlý yapraklarda ölüm baþlayacaktýr. Antosiyanin (renk verici bir pigment) içeren bitkilerde ise yapraklarda kýrmýzýmsý bir renk gözlemlenebilir. Daha genç yapraklarda ve yeni sürgünlerde ise erken yaþlanma ve sararma ortaya çýkarken büyüme çok yavaþ olacak ve durabilecektir.

(Toplam) Fosfor (P):
Fosfor mobil özellikte bir makro besindir. Bu besin bitki akvaryumlarýnda hep yanlýþ anlaþýlmýþ ve alg oluþumuna neden olan ve pek fazla bir faydasý olmayan bir element olarak deðerlendirilmiþtir. Yüksek ýþýðýn algin nedeni olduðunun söylenmesi gibi bu da eski ve geçersiz bir teoridir. Tüm canlý organizmalarýn bünyesinde fosfor mevcuttur. Hücre membranlarýnýn bir bileþeni olarak, bir enerji kaynaðý olarak, DNA ve RNA üretimine imkan veren bir element olarak, kök oluþumu, çiçeklenme ve tohumlanmanýn en önemli unsuru olarak ve pek çok diðer bio-kimyasal proses açýsýndan büyük önem taþýr. Fosfor organik ve inorganik fosfat olarak iki farklý formda mevcut olabilmektedir. Organik formuna örnek olarak balýk artýklarý, yemler, bozulan bitki parçacýklarý, bakteriyel prosesler kaynak olarak gösterilebilir. Ýnorganik formuna ise dýþarýdan takviye edilen gübreleri, pH sabitleyicileri örnek verebiliriz. Organik fosfat herhangi bir hücrenin direk olarak bir bileþeni yada bir baþka element(ler)le reaksiyona girerek oluþturduðu yeni bir bileþen olarak karþýmýza çýkmaktadýr. Bu türden fosfatýn kullanýlabilmesi için bakteriler tarafýndan parçalanmasý gerekecektir. Ýnorganik fosfat ise bitkilerin direkt olarak kullanabileceði türdür. Standart akvaryumlarda bulunan fosfatýn %90’dan fazlasý organik fosfattýr. Örneðin 5 gramlýk bir pul yem sudaki organik fosfat seviyesini 0,4ppm artýracaktýr. Piyasadan edinebileceðiniz bir test kiti sudaki toplam fosfatý deðil sadece kullanýlabilir inorganik fosfat seviyesini gösterecektir. Bitki geliþimi için gerekli olan tüm diðer faktörlerin mevcut ve yeterli olduðunu farz edersek fosfor eksikliði sadece geliþimi yavaþlatacaktýr. Nitrojen eksikliðindeki gibi geliþim tamamen durmayacaktýr ancak geliþimi yavaþlatmanýn yaný sýra diðer besinlerin de alýnmasýný ve kullanýlmasýný durdurabilecektir. Ýþte bu aþamada alg oluþumu tetiklenmiþ olacaktýr. Bitkili akvaryumlar bitki miktar ve çeþitliliði, ýþýk ve diðer etkenler açýsýndan farklý düzeylerde gereksinimler gösterseler de fosfor (PO4) seviyelerinin 0,5-2ppm aralýðýnda tutulmasý tavsiye olunur. Fosfat eksikliði tüm mobil besinlerde olduðu gibi kendisini yaþlý yapraklardan göstermeye baþlar. Yaprak uçlarýndan ve kenarlarýndan baþlayarak, yaprak damarlarýnýn arasýna doðru yayýlan bir sararma görülecektir. Daha ileri aþamalarda yaprak dökülmeleri gözlemlenebilir. Yeni yapraklara ve yaprak oluþumuna bakýlacak olursa oldukça büyük bir yavaþlama görülecektir. Renkli bitkiler yeþil kalabilirken, yeþil bitkiler ise daha koyu yeþil bir renk alacaklar ve boyut olarak daha küçük kalacaklardýr. Bu koyu renk bazý durumlarda fosfatýn demir ile reaksiyona girmesi ve fosfatýn kullanýlamaz hale gelmesi neticesinde de ortaya çýkabilmekte ve ardýndan bitkinin ölümüne neden olabilmektedir. Çiçek ve tohum oluþumu tamamen duracaktýr.

Potasyum (K):
Potasyum mobil özellikte bir makro besindir. Ýleri düzey hobiciler tarafýndan genellikle potasyum seviyeleri 10-20 ppm aralýðýnda tutulmaya çalýþýlmaktadýr. Ancak güvenilir potasyum test kitlerini bulmak pek mümkün olmadýðý gibi bu konuda hangi deðerlerin ideal deðerler olduðuna dair kesin bir bilgi de bulunmamaktadýr. Gene de bu konuda bir avantajýmýz olduðu söylenebilir. Çünkü potasyumun fazlasýnýn herhangi bir zararýna yada olumsuz bir etkileþimde bulunduðuna dair kesin bir bulgu yer almamaktadýr. Piyasada yer alan hemen her ticari üründe potasyum bol miktarda bulunabildiði gibi kendi hazýrlayabileceðiniz gübreler için hammadde bulunmasý da oldukça kolaydýr. Potasyum diðer makro besinlere göre genellikle hakkýnda daha az bilgi sahibi olunan (bu nedenle sýklýkla da ihmal edilen) ancak bitki bünyesinde son derece hayati öneme sahip bazý fonksiyonlarýn yerine getirilmesi için anahtar rolü olan bir elementtir. Bu elementin daha iyi tanýnabilmesi için bitki üzerinde etkisi olan fonksiyonlara yakýndan bir bakmakta fayda olduðunu düþünüyorum:
Enzim aktivasyonu: Enzimler bir takým kimyasal reaksiyon için katalist olarak kullanýlýrlar. Bir reaksiyonun oluþabilmesi için diðer bazý molekülleri birleþtirirler. Potasyum bu þekilde bitki geliþiminde yer alan 60 farklý enzimi harekete geçirir. Potasyum bu iþlemi gerçekleþtirirken enzim moleküllerinin fiziksel yapýlarýný deðiþtirerek kullanýlabilir hale gelmesini saðlar. Ayrýca bitki bünyesinde yer alan pek çok organik anyonu ve diðer bazý bileþenleri nötrleyerek, bitki bünyesinde enzim reaksiyonlarý için optimum seviye olan 7-8 pH deðerinin oluþmasýný saðlar. Hücre içinde yer alan potasyum miktarý kaç enzimin aktive edilebileceðini ve kimyasal reaksiyonlarýn hangi oranda gerçekleþebileceðini belirler.
Stomatal aktivite: Bitki yapraklarýnýn alt yüzeylerinde yer alan ve karbondioksit, su ve oksijen alýþ veriþini saðlayan gözeneklere stomat adý verilmektedir. Bu stomatlarýn açýlýp kapanmalarýný düzenlemesi açýsýndan bitkiler gene potasyuma ihtiyaç duyarlar. Bu stomatlarýn düzenli çalýþabilmesi, fotosentez, su ve besin iletimi ve bitkinin soðutulabilmesi açýsýndan hayati önem taþýr.
Fotosentez: Potasyumun fotosentezdeki rolü biraz karmaþýktýr. Potasyum tarafýndan enzimlerin harekete geçirilmesi ve bu þekilde adenosin trifosfat (ATP) üretimine müdahil olmasý fotosentez hýzýnýn ayarlanmasý üzerinde etki etmektedir. Bu etkisi muhtemelen potasyumun stomatal aktivite üzerindeki etkisinden daha önemlidir. CO2 ve suyu bir araya getirerek þekeri oluþturabilmek üzere ýþýk enerjisi kullanýlýrken, ilk aþamada açýða çýkan enerjiye ATP adý verilir. Daha sonra ATP pek çok farklý kimyasal reaksiyon için enerji kaynaðý olarak kullanýlýr. ATP üretimi esnasýndaki elektriksel yük dengesi potasyum iyonlarý tarafýndan saðlanýr. Bitkiler potasyum yetersizliði ile karþýlaþtýðýnda fotosentez hýzý ve ATP üretim hýzý düþer ve ATPye baðýmlý olan tüm fonksiyonlar da yavaþlar. Aksi durumda ise bitkinin solunumu artar ve bir aþamadan sonra bu durum bitkinin geliþim ve büyümesini yavaþlatabilir. Akvaryumlarýmýzda gördüðümüz pek çok bitkide, yapraklar ýþýða doðru tam açýlarak daha fazla ýþýk alabilmeye çalýþýrlar yada aksine ýþýktan zarar görmemek için yukarý yada aþaðý doðru kapanýrlar. Bu sayede fotosentez hýzýný da ayarlayabilirler. Yapraklarda görülen bu hareketlenme de gene potasyumun belirli bazý dokularda içeri yada dýþarý doðru hareket ederek turgor basýncýný kontrol edilebilir bir þekilde deðiþtirmesiyle mümkün olmaktadýr.
Þekerin taþýnmasý: Fotosentez sýrasýnda üretilen þeker kullaným veya depolama maksatlarýyla bitki bünyesinde farklý yerlere taþýnmak zorundadýr. Bitkilerin bu taþýma sistemi için kullandýklarý enerji de ATP enerjisidir. Ayný þekilde eðer potasyum yetersizse, daha az ATP ortaya çýkacak ve bu taþýma sistemi kesintiye uðrayacaktýr. Þekerin yaný sýra ayný mantýk çerçevesinde su, nitrat, fosfat, kalsiyum, magnezyum ve amino asitlerin de taþýnabilmesi güçleþecektir. Dolayýsýyla bu taþýma sisteminin düzgün iþeyebilmesi açýsýndan da bol miktarda potasyum gereklidir.
Protein sentezi: Protein sentezinin hemen her adýmýnda potasyuma ihtiyaç duyulmaktadýr. Yeterli potasyum olmasaydý, bitki geliþim proseslerinin tümünün ayarlanabilmesi için gerekli olan protein ve enzimlerin üretilmesinde gereken bitki hücrelerinde yer alan genetik kodlarda oluþamazdý. Potasyum yetersizliðinin olmasý durumunda kullanýlabilir nitrojen ne kadar bol olursa olsun protein sentezi mümkün olamaz. Bunun akabinde ise protein hammaddeleri olan amino asitler, amitler ve nitratlar birikmeye baþlayacaklardýr.
Niþasta sentezi: Niþasta sentezi için gereken enzim de diðer pek çok enzim gibi potasyum tarafýndan harekete geçirilmektedir. Yetersiz potasyum seviyelerinde, niþasta miktarý düþerken, karbonhidratlar ve nitrojen bileþenleri artmaya baþlayacaktýr. Yüksek potasyum seviyelerinde niþastanýn üretildikleri bölgelerden depolanma bölgelerine taþýnmalarý da daha etkin olacaktýr.
Yukarýda kýsaca deðindiðimiz fonksiyonlarýn ardýndan potasyumun ne kadar önemli bir besin olduðu gayet açýktýr. Þimdi son olarak bu besinin eksik kaldýðý durumlarda bitkilerin göstereceði belirtileri özetleyelim. Potasyum yetersizliðinin en karakteristik belirtisi yavaþlamýþ bitki geliþimi, yaprak kenarlarýnda sararma yada yanmýþ gibi bir görünüm ortaya çýkmasýdýr. Bir baþka belirti olarak dallarda ve yaprak saplarýnda zayýflamayý da sayabiliriz. Daha ileri aþamalarda eski yapraklar üzerinde ölü bölgeler ortaya çýkmaya baþlar. Bu bölgeler giderek geniþleyen noktacýklar/delikler olarak fark edilebilir. Daha ileri aþamalarda yapraklar, damarlar da dahil olmak üzere tamamen sararak ölürler.

Kalsiyum (Ca):
Kalsiyum immobil özelikte bir makro besindir. Bu nedenle bu besinin eksikliði tamamen yeni yaprak oluþumu ve geliþim uçlarýnda kendini göstermektedir. Kalsiyum eksikliði aþýrý derecede yumuþak sularýn yada sadece ters ozmoz sularýnýn kullanýldýðý akvaryumlar dýþýnda pek rastlanýlan bir durum deðildir. Ancak daha sýk karþýlaþýlan bir durum olarak aþýrý sert sularda yüksek kalsiyum seviyeleri diðer bazý besinlerin, özellikle de potasyumun alýnmasýný/kullanýlmasýný kýsýtlayabilmektedir. Piyasada bulunan test kitleri tamamen tuzlu su akvaryumlarýnda kullanýlmak üzere tasarlanmýþ ve tatlý su akvaryumlarý için bu türden bir uygulama olmadýðýndan belli bir seviye kriteri de belirlenmemiþtir. Ancak GH testleri kullanýlarak suyun toplam sertliðinden hareket edilerek bir sonuca varmak mümkündür. Suyun toplam sertliði, hemen her zaman hem kalsiyum hem de magnezyum elementlerinin ayný anda varolduðu kabul edilerek düþünülebilir. Aksi durumlar son derece kýsýtlý ve tamamen göz ardý edilebilecek durumlardýr. Bu noktadan hareketle 4-7 derece arasýndaki bir GH deðeri hemen hemen tüm bitki türleri için yeterli kalsiyum miktarýnýn suda mevcut olduðu sonucunu verecektir. Kalsiyum elementinin akvaryum ortamýnda yetersiz olmasý neticesinde bitkilerde ortaya çýkabilecek beslenme bozukluklarýný 3 aþamada ele alabiliriz. Kalsiyum yetersizliðinin çok düþük seviyelerde olduðu yada sorunun ilk günlerinde karþýlaþýlabilecek sorunlar arasýnda küçük ve deforme olmuþ yaprak oluþumunu, ana damarlar normal görünürken yaprak dokularýnýn zayýflamasýný, yapraklarýn düz görünmek yerine içe doðru bükülmesini sayabiliriz. Orta seviyelerdeki kalsiyum yetersizliklerinde ise ilk aþamanýn ardýndan boyut olarak küçülmüþ yapraklarda birdenbire beliren eðilme ve bükülmeler, yeni yapraklar üzerinde beyaz bölgeler ve yaprak kenarlarý gözlemlenebilecektir. Ayný zamanda kökler kýsalýp, büzüþecekler ve kök uçlarý ölmeye baþlayacaktýr. Bu aþamada Vallisneria türlerine has bir bozukluk olarak, sanki daracýk bir alanda sýkýþarak geliþimini sürdürüyormuþçasýna yapraklarýn kývrýlýp, birbirlerine dolandýklarý görülebilir. Üçüncü ve son aþama olarak ileri düzeylerdeki yetersizlik durumlarýnda, yeni yapraklarýn neredeyse tamamen beyaz bir þekilde çýktýklarý, yapraklarýn normal bir görünümden çok uzak, küçük toparlak oluþumlar halinde kaldýklarý ve son olarak hem bitkilerin geliþim uçlarýnýn hem de kök uçlarýnýn tamamen öldükleri görülebilecektir.

Magnezyum (Mg):
Magnezyum mobil özelikte bir makro besindir. Bu nedenle bu besinin eksikliði daha ziyade eski yapraklarda kendini göstermektedir. Magnezyum eksikliði de kalsiyum gibi aþýrý derecede yumuþak sularýn yada sadece ters ozmoz sularýnýn kullanýldýðý akvaryumlar dýþýnda pek rastlanýlan bir durum deðildir. Piyasada bulunan test kitleri aynen kalsiyum testlerinde olduðu gibi tamamen tuzlu su akvaryumlarýnda kullanýlmak üzere tasarlanmýþ ve tatlý su akvaryumlarý için bu türden bir uygulama olmadýðýndan belli bir seviye kriteri de belirlenmemiþtir. Ancak GH testleri kullanýlarak suyun toplam sertliðinden hareket edilerek bir sonuca varmak mümkündür. Suyun toplam sertliði, hemen her zaman hem kalsiyum hem de magnezyum elementlerinin ayný anda varolduðu kabul edilerek düþünülebilir. Aksi durumlar son derece kýsýtlý ve tamamen göz ardý edilebilecek durumlardýr. Bu noktadan hareketle 4-7 derece arasýndaki bir GH deðeri hemen hemen tüm bitki türleri için yeterli magnezyum miktarýnýn suda mevcut olduðu sonucunu verecektir. Ancak burada magnezyum takviyesi yapýlýrken dikkate alýnmasý gereken bir husus vardýr. O da, bir birim kalsiyumun GH üzerindeki yükseltici etkisi bir birim olurken, bir birim magnezyumun yükseltici etkisi ise dört birim olacaktýr. Magnezyum elementinin akvaryumunuzda yetersiz olmasý durumunda karþýmýza çýkacak olan beslenme bozukluklarýna yapraklarda bölgesel yada noktasal olarak sararmanýn baþlamasýný, damarlar yeþil kaldýðý halde yaprak kenarlarýnýn ölmesini, antosiyanin (renk verici bir pigment) içeren bitkilerde ise yapraklarda kýrmýzýmsý bir renk gözlemlenmesini sayabiliriz. Saz gibi tek kökten çýkan yapraklarda yaþlý/eski yapraklarýn ölümü sýklýkla görülmektedir.

Sülfür (S):
Sülfür immobil özellikte bir makro besindir. Yetersizlik durumunda geliþimin duraklamasý, eksi yapraklar rengini korurken yeni yapraklarýn solgun bir sarý renge dönüþmesi gözlemlenecektir. Eksikliðinin tespiti pek mümkün olmasa da bitki akvaryumlarýmýzda kullandýðýmýz makro besin takviyeleri ve þebeke suyumuz genellikle yeterli miktarlarda bu besini ihtiva etmektedirler.

« Son Dzenleme: Haziran 02, 2009, 14:20:48 s Gnderen: MALTEPE AKVARYUM »

YILDIRIM ÖZDEMÝR

  • Baðýmlý Üye
  • ***
  • Özel Üye
  • leti: 387
Ynt: Bitkilerin beslenmesi ve beslenme bozukluklarý
« Yantla #2 : Mays 20, 2009, 16:52:12 s »
Mikro (Eser) Besinler
Dünyamýzda doðal olarak kendiliðinden oluþmuþ kimyasal elementlerin sadece birkaç tanesi canlý dokularý meydana getirmede yer almaktadýr. Bunlarýn içinden sadece altý tanesi (karbon, hidrojen, nitrojen, oksijen, fosfor ve sülfür) tüm canlý dokularýn %99’unu teþkil etmektedir. Ancak, son derece küçük miktarlarda dahi olsa diðer bazý eser elementlerin de tüm hayati fonksiyonlar için vazgeçilmez bir önemi vardýr. Bunlardan bazýlarý demir, bakýr, kobalt, çinko ve manganez gibi sayýlabilir ve tamamý yaþayan organizmalar için gereklidir. Yukarýda büyük ölçeklerde ihtiyaç duyulan makro besinleri ele aldýktan sonra þimdi de çok daha düþük miktarlarda ama vazgeçilmez bir þekilde ihtiyaç duyulan mikro besinlere bir göz atalým.

Demir (Fe):
Demir immobil özellikte bir mikro besindir. Demir akvaryum bitkilerin genel saðlýk durumlarý ve renklenmeleri açýsýndan önemli bir role sahiptir. Klorofil üretiminde önemli bir bileþendir. Demir ayný zamanda enerji transferi, nitrojen kullanýmý ve lignin oluþturulmasý gibi fonksiyonlarý gerçekleþtiren pek çok enzimin de bir bileþenidir.  Demir sülfür ile bir arada pek çok reaksiyona katalizör etkisi eden bileþikler meydana getirir. Akvaryumlarýmýza katýlmasý açýsýndan demir iki ana þekilde karþýmýza çýkar: Ferrous (Fe+2) ve Ferric (Fe+3). Fe+2 durumundaki demir bitkiler tarafýndan daha kolay alýnabilir ve bu nedenle tercih edilen þeklidir. Demirin bu formda muhafaza edilebilmesi hazýrlanan gübre karýþýmlarý içinde kullanýlan þelatlayýcýlarla saðlanýr. Þelat maddesi ne kadar zayýf olursa (glukonat gibi) bitkiler demiri o kadar kolay kullanabileceklerdir. Ancak bu durumda da demir 8 saatten daha fazla kullanýma uygun þekilde kalamayacaktýr ve yeterli fayda elde edilebilmesi için günlük olarak verilmesi gerekecektir. Daha güçlü þelat maddeleri ile (DPTA gibi) bu süre uzatýlabilmektedir ancak bu seferde bitkilerin bu demiri kullanmalarý zorlaþmaktadýr. Bu nedenle kullanmakta olduðunuz demir gübresinin bu özelliði göz önüne alýnarak dozlama yönteminizi belirlemeniz gerekir. Fe+3 formundaki demir daha seyrek bir þekilde karþýlaþtýðýmýz bir formdur ve genellikle katý/tablet demir takviyelerinde sýklýkla kullanýlmaktadýr. Bu besinin bitkilerimizde eksik olduðu kendini solgun görünen bitkiler, yaprak ve dallarýn hemen hemen ayný renk tonunda görünmesi gibi belirtilerle gösterir. Taþýnamaz özellikte bir besin olmasý nedeniyle eksiklik öncelikle yeni yapraklarda kendini gösterir. Hýzlý geliþim gösteren bitkiler bu eksikliðe karþý daha duyarlýdýrlar. Bazý bitkilerden örnek verecek olursak E.parvula yeterli demir aldýðýnda daha koyu yeþil bir renk alýrken, eksiklik durumunda açýk yeþil/sarý bir renk alýr. Ceratophyllum bitkisinin geliþim uçlarý pembe ile beyaz arasý bir renk alacaktýr. E.Densa türünde ise yeþilimsi sarý ve sarý bir renklenme baþlayacaktýr. Yetersizliðin belirlenmesindeki ortak özellikler arasýnda yeni yapraklarda yetersiz klorofil oluþumu, damarlar yeþil kalýrken aralarýnda kalan bölgelerde renk kaybý sayýlabilir. Daha ileri aþamalardaki yetersizliklerde sararmaya baþlamýþ olan yapraklar daha kýrýlgan ve saydam bir görünüm alarak, nihayetinde dökülürler. Yapraklar daha küçük çýkarlar ve saplarýna doðru kývrýlmýþ vaziyette kalýrlar. Kýlýç yapraklý bitkilerde yeni yapraklar küçük kalýrlar, boylamasýna daha solgun renkte þeritler parçacýklar oluþur. Demir eksikliðinin belirmesinin yetersiz gübre takviyesinden baka nedenleri de mevcut olabilir. Aþýrý fosfat takviyesi demir ile etkileþime neden olarak demirin bitkilerin kullanamayacaðý bir forma dönüþmesine neden olabilir. Bu nedenle sýklýkla mikro ve makro besin takviyelerinin ayný anda deðil, aralýklý olarak yapýlmalarý tavsiye edilir. Yüksek karbonat sertliði (KH) ve 7’nin üzerindeki pH deðerinin ayný anda bulunmasý da demirin kullanýlmasýna engel olmaktadýr. Soðuk ortam da bitkilerin demir yetersizliðini pekiþtirmektedir.

Boron (B):
Boron immobil özellikte bir mikro besindir. Boronun öncelikli fonksiyonu hücre duvarlarýnýn oluþmasýyla ilgilidir. Bitki bünyesindeki þeker nakli ve çiçeklenme de gene boron mevcudiyetine baðlýdýr. Boron sayesinde bitkilerde saðlýklý depolama dokularýnýn oluþumu ve hormon seviyelerinin düzenlenmesi de temin edilmektedir. Ýmmobil özelliði nedeniyle bu besinde oluþabilecek bir yetersizlik kendini geliþim uçlarýnda ve yeni yapraklarda gösterecektir. Eksiklik belirtilerinin kendilerini gösterme þekli kalsiyum yetersizliðindekine çok benzerlik gösterir. Ýlk aþamalarda dal ve kök geliþimi zayýflar. Yeni çýkan yapraklar buruþuk, kapalý ve daha küçük boylarda olur. Ardýndan hem geliþim uçlarý hem de yeni kökler ölmeye baþlar. Yeni beliren sürgünler ölürler. Bitki akvaryumlarýmýzda kullandýðýmýz eser element takviyeleri genellikle yeterli miktarlarda bu besini ihtiva etmektedirler. Düþük pH ortamlarý Boron yetersizliðini pekiþtirmektedir.

Kobalt (Co):
Kobalt mobil özellikte bir mikro besindir. Bitkilerimizin geliþim hýzýný artýrmasý ve nitrojen kullanýmýna katkýsý nedeniyle önem taþýr. Kobalt ayrýca dokularda yer alan B12 vitamininin önemli bir bileþenidir. Henüz kesin olarak doðrulanmamýþ olsa da kobalt pek çok enzim sistemi için aktive edici bir unsur olarak fonksiyona sahiptir. Mobil özelliði nedeniyle eksiklik kendini ilk olarak eski yapraklarda kendini gösterecektir. Ýlk aþamalarda klorosis, yani pek çok diðer mobil besinde olduðu gibi klorofil kaybýna baðlý olarak eski yapraklarda sararma ortaya çýkar. Ardýndan genel olarak yeni yaprak geliþiminde bir yavaþlama/durma veya erken yaþlanma görülebilir. Eksikliðinin tespiti pek mümkün olmasa da bitki akvaryumlarýmýzda kullandýðýmýz eser element takviyeleri genellikle yeterli miktarlarda bu besini ihtiva etmektedirler.

Bakýr (Cu):
Bakýr immobil özellikte bir mikro besindir. Bakýr karbonhidrat ve nitrojen metabolizmasý açýsýndan önem taþýr. Hücre duvarlarýnýn güçlendirilmesi için gereken lignin üretimi ve solmanýn önüne geçilebilmesi için bitkilerin bakýra ihtiyacý vardýr. Bu besin yeni yapraklarda eksikliðini ölü yaprak uçlarý ve içe doðru kývrýlan yaprak kenarlarý ile göstermektedir. Ardýndan geliþimin duraklamasý, yaprak dökümü ve çiçek kollarýnýn zayýflayarak yan yatmalarý görülebilmektedir. Eksikliðinin tespiti pek mümkün olmasa da bitki akvaryumlarýmýzda kullandýðýmýz eser element takviyeleri ve þebeke suyumuz genellikle yeterli miktarlarda bu besini ihtiva etmektedirler. Yüksek pH seviyeleri, bol miktarlardaki demir ve fosfor bitkilerin bakýr alýmýný yavaþlatabilmektedir. Yüksek bakýr miktarlarý bitkilerin geliþim uçlarýný ve kök oluþumlarýný olumsuz etkiler.


Manganez (Mn):
Manganez immobil özellikte bir mikro besindir. Manganez fotosentez, nitrojen kullanýmý ve bitki metabolizmasý için ihtiyaç duyulan diðer bazý bileþenlerin oluþturulmasý için gereklidir. Bu besinin eksikliði yeni yapraklarda ölü bölgelerin (klorosis) belirmesi, ana damarlarýn yeþil kalýrken diðer bölgelerin tamamen sararmasý þeklinde kendini gösterecektir. Ardýndan geliþim tamamen durabilir. Yaprak ve yeni sürgünler fark edilir biçimde küçülürken, çiçeklenmeye de engel teþkil edebilir. Manganez demir ile ciddi bir karþýlýklý etkileþim içindedir. Bu besinin eksikliðinin akvaryumlarýmýzda ortaya çýkmasýnýn en büyük nedeni gereðinden fazla miktarda demir takviyesinin yapýlmasýdýr. Aksi þekilde manganezin fazla bulunmasý da mevcut olduðu halde demir yetersizliðinin belirmesine neden olabilecektir. Bunlarýn dýþýnda bitki akvaryumlarýmýzda kullandýðýmýz eser element takviyeleri ve þebeke suyumuz genellikle yeterli miktarlarda bu besini ihtiva etmektedirler. Yüksek pH seviyeleri manganez eksikliðini pekiþtirmektedir.

Molibden (Mo):
Molibden mobil özellikte bir mikro besindir. Nitrojen kullanýmý, protein sentezi ve sülfür kullanýmý molibden kullanýmýyla gerçekleþir. Ancak ihtiyaç duyulan miktar çok çok küçük seviyelerde olduðundan çoðu bitki bu besinin eksikliðini pek göstermez. Eksikliði sýklýkla nitrojen yetersizliði ile karýþtýrýlan molibden problemi ilk olarak yaþlý yapraklarda gösterecektir. Bitki genel yeþil görünümünü muhafaza ederken yaþlý yapraklarda damarlar arasýndan baþlamak üzere sararma görülecek ve giderek yaþlý yapraklarýn geneline yayýlacaktýr. Ayný zamanda yaprak kenarlarýnda kahverengi renklenmeler belirebilecektir. Yeni yapraklar daha dar ve þekilleri deforme olmuþ olarak ortaya çýkabilirler. Çiçek veren bitkilerde çiçeklenme de durabilecektir. Eksikliðinin tespiti pek mümkün olmasa da bitki akvaryumlarýmýzda kullandýðýmýz eser element takviyeleri genellikle yeterli miktarlarda bu besini ihtiva etmektedirler. Düþük pH molibden alýmýný zorlaþtýrmaktadýr.

Çinko (Zn):
Çinko suyun dýþýnda yaþayan bitkiler için immobil bir besinken, su bitkileri için mobil özellikte bir mikro besindir. Enerji üretimi, protein sentezi ve geliþimin kontrolü açýsýndan gerekli pek çok enzim sisteminin kaçýnýlmaz bir bileþeni olarak öenm taþýr. Yetersizlik belirtileri kendini yaþlý yapraklarda yaprak uç ve kenarlarýndan baþlayarak damar aralarýna doðru yayýlan bir sararma ile gösterecektir. Bu besine ait en karakteristik özelliklerden birisi ileri aþamalarda geliþim uçlarýnda ve yeni yapraklarýn oluþumunda gözlemlenecektir. Þöyle ki, nodlar (dal üzerinde yapraklarýn çýktýðý boðumlar) arasý mesafe ortadan kalkacak yeni yapraklarýn tamamý sanki ayný noddan çýkýyormuþ gibi bir görünüm oluþacaktýr. Yüksek pH durumunda bu besinin suda kullanýlabilir þekilde bulunmasý da kýsýtlanacaktýr. Ayrýca soðuk ortam da yetersizliðe neden olabilmektedir. Yüksek fosfor ve demir oranlarý da bu sorunu pekiþtirebilmektedir. Eksikliðinin tespiti pek mümkün olmasa da bitki akvaryumlarýmýzda kullandýðýmýz eser element takviyeleri ve þebeke suyumuz genellikle yeterli miktarlarda bu besini ihtiva etmektedirler.

Klor (Cl):
Klor mobil özellikte bir mikro besindir. Fonksiyonlarýnýn baþýnda stomatal aktivite ve bitkilerin fizyolojik fonksiyonlarýndaki elektriksel yükün dengelenmesi gelmektedir. Ayný zamanda bitkileri bazý hastalýklara karþý korumasý açýsýndan da büyük öneme sahiptir. Klor yetersizliði kendini damarlar arsýnda kalan bir sararma ve yeni yapraklarýn solgunlaþmasý ile gösterir. Ýlerlemiþ safhalarda yaþlý yapraklarýn üst yüzlerinde bronzlaþma görülebilir. Eksikliðinin tespiti pek mümkün olmasa da bitki akvaryumlarýmýzda kullandýðýmýz eser element takviyeleri ve þebeke suyumuz genellikle yeterli miktarlarda bu besini ihtiva etmektedirler.

Sodyum (Na):
Sodyum mobil özellikte bir mikro besindir. Potasyum yetersizliði durumunda potasyumun baþta taþýma sistemi üzerindeki rolü olmak üzere bazý görevlerini çok daha zayýf bir seviyede gerçekleþtirmeye yardýmcý olur. Fotosentez için gerekli su dengesini deðiþtirerek fotosenteze de etki eder. Karbonat bileþikleri oluþturarak özellikle Elodea olarak bilinen bitki için karbon kaynaðý oluþturabilir. Sodyum NaCl formunda, yani bildiðimiz tuz þeklinde sularýmýzda yer alýr. Bu bileþenin akvaryum suyumuzad fazla bulunmasý durumunda bitkilerimiz su kaybýna uðrayacak ve ironik bir anlatýmla suyun altýnda susuzluktan kuruyacaktýr. Suyun kaybedilmesi, bitki bünyesinden tuz yoðun ortama doðru osmoz hareketi ile suyun çekilmesi neticesinde oluþmaktadýr. Bunun ardýndan hücre zarlarý hücre duvarýndan ayrýlacak ve plazmoliz adý verilen olay gerçekleþecektir. Bu olay belli bir süre devam ettiði takdirde bitki solacak ve bir süre sonra ölecektir. Pek çok hobicinin standart akvaryumlarýnda bitki geliþmemesini söylemelerinin en büyük nedenlerinden biri, su deðiþimlerinde tuz eklemelerinden dolayý bu olayýn gerçekleþiyor olmasýdýr. Ancak bitki geliþimi için hayati bir önem taþýmamaktadýr. Eksikliðinin tespiti pek mümkün olmasa da þebeke suyumuz genellikle yeterli miktarlarda bu besini ihtiva etmektedirler.

Diðerleri:
Bu bölümde deðindiðimiz baþlýca mikro besinlerin dýþýnda üzerinde kesin araþtýrmalar yapýlmamýþ ve sonuçlar elde edilememiþ (her ne kadar bunlarýn karasal bitkiler üzerindeki pek çok araþtýrmasý yapýlmýþ olsa da) pek çok baþka element daha mevcuttur. Bunlardan baþlýcalarý Nikel (Ni), Ýyot (I), Florür (F), Silikon (Si), Selenyum (Se), Alüminyum (Al), Platin (Pt) ve Vanadyum (V) olarak sayýlabilir. Bu elementlerin tümü kuru bitki dokularýnýn araþtýrýlmasýnda tespit edilmiþ ve varsayýmsal olarak pek çok fonksiyonda, özellikle de enzim sentezlerinde kullanýldýklarý ifade edilmiþtir.

________o________


Böylece ilk üç bölümün sonuna gelmiþ oluyoruz. Son olarak basit bir tabloyla bitkilerimiz için gerekli tüm mineral elementleri yani bitki besinlerini gösterelim:

« Son Dzenleme: Haziran 02, 2009, 14:38:20 s Gnderen: MALTEPE AKVARYUM »

YILDIRIM ÖZDEMÝR

  • Baðýmlý Üye
  • ***
  • Özel Üye
  • leti: 387
Ynt: Bitkilerin beslenmesi ve beslenme bozukluklarý
« Yantla #3 : Mays 20, 2009, 16:52:23 s »
Buraya kadarki 3 bölümde bitkilerin beslenmesinde rol alan besinleri, bu besinlerin bitki fizyolojisindeki rol ve önemlerini, eksiklik ve fazlalýk durumunda ne gibi beslenme bozukluklarýyla karþýlaþabileceðimizi mümkün olduðunca detaylarýyla ortaya koymaya çalýþtým. Bu son bölümü ve özellikle iki tabloyu incelediðinizde muhtemelen bu kadar detayla (belki de bir kýsmý anlaþýlamayacak kadar karýþýk yada gereksiz diye düþünebilirsiniz) neden kafanýzý karýþtýrdýðýmý düþünebilirsiniz. Ancak ben her zaman için direk sonuçlar göz önüne alýnarak hareket edilmemesine ve bu aþamaya gelene kadar sistem içinde neler olup bittiðinin de kýsmen de olsa bilinmesi gerektiðine inanýyorum. Hangi besinin ne iþe yaradýðýnýn bilinmesi o besinle ilgili sorunlarýn daha iyi anlaþýlmasýna yardým edecektir. Ayrýca benzer belirtiler birden fazla sorunun habercisi de olabileceðinden bunun da belirlenmesi kolaylaþabilecektir.

Þimdi bahsettiðim tablolara geçmeden önce son olarak beslenme bozukluklarýyla baðlantýlý yada aksine baðlantýlý olduðu sanýlan ve akvaryumlarýmýzda zaman zaman karþýlaþtýðýmýz bitkilerimizle ilgili bazý olaylarý ve terimleri kýsaca ele alalým:

Klorosiz: Çoðu zaman bitkilerimizde karþýlaþtýðýmýz sorunlardan birisi yapraklar üzerinde noktacýklar, delikler, þeffaf yada kahverengi/sarý bölgeler meydana gelmesidir. Bu olay bazý nedenlerden ötürü o bölgelerdeki klorofil kaybedilmesi yada yeterli miktarda klorofil üretilememesi neticesinde ortaya çýkmaktadýr ve bu olaya genel olarak klorosiz adý verilir.
Nekrosiz: Nekroz adý da verilen bu olayda ise ileri safhalardaki klorosizin ardýndan yada daha ileri derecedeki bazý sorunlarýn neticesinde bitki yapraðýnýn yada tüm bitkinin vakti gelmeden önce ölümü ifade edilmektedir.
Submerse/Emerse: Bu iki terim bitkilerimizin yetiþtirilme tarzlarýyla ilgili olarak kullanýlan iki yöntemi ifade etmektedir. Submerse denilen yöntemde bitkiler bizim akvaryumlarýmýzda yaptýðýmýz gibi tamamen suyun altýnda yetiþtirilirler. Emerse denilen yöntemde ise bitkiler tamamen suyun dýþýnda yada kýsmen suyun içinde olarak yetiþtirilirler. Bu yöntem daha ziyade yetiþtirme çiftliklerinde, seralarda daha hýzlý, saðlýklý ve sorunsuz bir geliþim saðladýðý için kullanýlmaktadýr. Bu þekilde yetiþtirilmiþ olan bitkiler genellikle daha kalýn/büyük ve göz alýcý renklere sahip olmaktadýr. Emerse olarak yetiþen bitkileri akvaryumlarýmýza yerleþtirip submerse geliþimlerini sürdürmelerini beklerken iki olayla karþýlaþýrýz. Bunlardan birincisi bitki türlerine göre 1 günden 1 aya kadar sürebilen bir adaptasyon süresi gerektirmeleridir. Adaptasyon süreci içinde bu bitkilerde yaprak kaybý sýklýkla görülmektedir. Ýkincisi ise bu adaptasyon süresinin ardýndan bitkinin önceki görünümünden þaþýrtýcý derecelere varabilen þekilde farklýlýklar gösteren yeni bir görünüme kavuþmasýdýr. Ancak bu her iki olay da son derece doðal karþýlanmalýdýr ve bir sorun olarak ele alýnmamalýdýr. Unutulmamasý gereken bir diðer husus ise ülkemize ithal edilen bu akvaryum bitkilerinin neredeyse tamamýna yakýný emerse olarak yetiþtirilmiþ bitkilerdir. Kimi zaman submerse yerine sucul, emerse yerine ise yarý-sucul terimleri de kullanýlmaktadýr.
F0 bitkiler: Þakayla karýþýk bir ifade tarzý oldu ama sanýrým hepiniz burada neyi kastettiðimi anlamýþsýnýzdýr. Pek çoðumuz doðadan (göller, dereler, vs…) topladýðýmýz bitkileri akvaryumlarýmýzda yetiþtirmeye çalýþmýþýzdýr. Ancak çoðu zaman sonuç olumsuz olmuþtur. Burada yapýlmasý gereken kademeli bir adaptasyon sürecinin saðlanabilmesidir. Bildiðiniz üzere ülkemiz sularý genellikle akvaryumlarýmýza göre çok daha soðuk sulardýr. Bu nedenle bitki toplama iþlerinin genellikle sýcak aylarda yapýlmasý sorunu bir derece ortadan kaldýracaktýr. Bunun ardýndan bitkinin geldiði çevreden alýnmýþ sudan da dahil edilmiþ bir geçiþ akvaryumunda bitkilerin nihai akvaryuma alýþtýrýlmasýna çalýþýlmalýdýr. Bu süreci ortalama 1-2 hafta civarýnda tutmak genellikle yeterli olacaktýr.
Etkileþim: Beslenme bozukluklarý ele alýndýðýnda en az bilgi sahibi olunan ve en fazla göz ardý edilen konulardan birisi etkileþimdir. Burada etkileþimden kastetmeye çalýþtýðým çeþitli bir takým kimyasal reaksiyonlar oluþmasýnýn ardýndan verilen besinlerin bitkiler tarafýndan kullanýlamaz hale yada çok fazla enerji sarf edilerek kullanýlabilir hale gelmesidir. Yukarýdaki bölümlerde demir ve fosfat arasýndaki etkileþim gibi bazý örnekler vermeye çalýþmýþtým. Bunlarý özet olarak 1. tabloda da görebilirsiniz. Etkileþimin beslenme bozukluklarýnda en önemli sebeplerden birisi olduðu unutulmamalýdýr.
Bitki erimesi: Çoðu zaman çok güzel bir formdayken beðenerek aldýðýmýz bir bitkinin kýsa bir süre geçmeden akvaryumumuzda eriyip parçalanarak yok olmasý bizleri en çok hayal kýrýklýðýna uðratan olaylardan birisidir. Buna pek çok neden sayýlabilir. Ýlk olarak yukarýda da deðindiðimiz adaptasyon sürecini tekrar edebiliriz. Her bitki ortam deðiþikliklerinde bir adaptasyon süreci geçirecektir. Ancak yeni girdiði ortamda minimum þartlarýn karþýlanamamasý, aldýðýmýz anda yeterince güçlü olmayýþý, çok yüksek N (Nitrojen) türevlerine ve/veya aðýr metallere maruz kalýþý bu adaptasyon süresini tamamlayamamasýna neden olabilir. Bu tür adaptasyon sorunlarý sahip olduklarý yüksek enerji ve kuvvetli bünyeleri nedeniyle emerse ortamdan submerse ortama geçen bitkilerde daha az olurken submerse ortamdan submerse ortama, yani kurulu bir akvaryumdan bir baþka akvaryuma geçen bitkilerde daha fazlasýyla görülmektedir. Kök zehirlenmesi de bir faktör olabilir. Yüksek ve kompakt yapýda bir substrat altýnda oluþabilecek havasýz paketlerde biriken zehirli gazlar kökten baþlayarak bitkilerin erimesine neden olabilir. Bu tür gazlarýn oluþmasýný engellemek için çökme yapmayan ve çok ince olmayan malzemeler kullanýlmalýdýr. Derin ve geniþ kök yapýsýna sahip bitkiler de bu bölgelerin oluþmasýna engel olacaktýr. Bitkilerin dikimi esnasýnda hatalý dikim nedeniyle kök ve gövdeye verilen zararlar da buna bir etken olabilir. Uygun bir cýmbýz kullanýlmasý yerinde olacaktýr. Bitki erimesine bir baþka etken olarak su dýþýnda uzun süre kalan bitkilerin akvaryumlarýmýza tekrar dikilmesinin ardýndan zarar görmüþ hücre yapýsýnýn destekleyebileceðinden daha fazla suyun bitki bünyesine dahil olmasý da sayýlabilir.
Cryptocoryne erimesi: Crypto türlerinde görünen erime olayý da bitki erimesi gibi deðerlendirilebilir. Ancak çok daha sýk bir þekilde karþýmýza çýkar. Bu olay hoþumuza gitmese de genellikle normal karþýlanmasý gereken bir durumdur. Önemli ortam deðiþimlerinin ardýndan (buna akvaryum deðiþimi ve hatta ayný akvaryumda yer deðiþimi de dahildir) bitki zeminin üzerinde kalan tüm dal ve yapraklarýný kaybedebilir. Böyle bir durumla karþýlaþýldýðýnda diðer bitkilerin aksine, bitkinin zeminin altýnda kalan kýsmýna hiçbir þekilde müdahale edilmeden zaman verilmesinin ardýndan sýklýkla yeni ortama adapte olmuþ yeni yapraklarýn oluþmaya baþladýðý görülecektir.
Microsorum (Java fern) üremesi: Düþük destekli akvaryumlarýn en gözde bitkilerinden birisi olan Microsorum türleri Rizomlu bitkilerin temel özelliklerini taþýrken ayný zamanda kendine has bir üreme özelliði daha taþýmaktadýr. Yapraklar üzerinde oluþan kahverengi tonlarýnda sivilce gibi oluþumlar gözlemlenebilir. Ýlk bakýþta sanki bir hastalýkmýþ gibi görünse de bu bölgeler aslýnda spor cepleridir ve bir süre sonra buralardan yeni bitkiciklerin çýktýðý görülecektir. Ýleri teknoloji tanklarýnda bu durumla daha sýk karþýlaþýlabilir.
Soðanlý/Rizomlu bitkilerde bozulma: Anubias yada Aponogeton gibi farklý kök yapýsýna sahip bitkilerde rastlanýlan bu durum tamamen dikim hatasýndan kaynaklanmaktadýr. Bitkilerin rizom yada soðanlarýnýn dikim esnasýnda zeminin altýnda kalmamasýna yada bu bölgelere zarar verilmemesine çok büyük önem gösterilmelidir. Aksi takdirde 2-4 hafta gibi bir sürenin ardýndan sýklýkla bitkiler bozulmaya baþlayacaktýr.
Havai kökler: En çok karþýlaþtýðým sorulardan birisi olan bu kökler stem (dal) bitkilerin üzerinde hemen her noddan (yapraðýn dibinden) çýkabilir ve bu son derece normal ve saðlýklý bir durumdur. Bazý bitkiler gövde üzerinden çýkan bu kökleri daha fazla üretirken diðerleri daha az sayýda ve uzunlukta oluþturabilir. Kimilerine göre görüntü kirliliði yaratan bu kökleri isterseniz dibinden kesebilir isterseniz daha ziyade alt kýsýmlarda çýktýðýndan bitkilerin alt kýsýmlarýný önlerine daha kýsa baþka bitkiler dikerek bloke edebilirsiniz. Bu kökler bitkilerde depolama, dengeleme ve tutunma gibi bir takým fonksiyonlara da yardýmcý olmaktadýr.
Duruþ bozukluklarý: Bitkilerim neden dik/düz durmuyor gibi sorular da zaman zaman karþýmýza çýkýyor. Bu da beslenme ile bir ilgisi olmayan daha ziyade sirkülasyon ve aydýnlatma ile ilgili bir konudur. Su akýmýnýn fazla yüksek olmasý bitkilerin þeklini bozar ve bitki bu þekilde geliþimini sürdürdükçe bu durum kalýcý olabilir. Üst aydýnlatmanýn homojen olmamasý yada ortamda akvaryumun baþka bir ýþýk kaynaðýndan etkilenmesi de bitkilerde ýþýðýn yoðun olduðu kýsma doðru yönlenmesine ve bu þekilde bir geliþim sürdürmesine neden olabilir. Sýkýþýk ortamlar da bitkilerin þeklini bozabilir. Aradan budanmýþ yada sökülmüþ bu gibi bitkiler baþka bir yere dikildiðinde oldukça þekilsiz görünebilir.Suyun dýþýnda uzun süre kalmalarýný müteakip bünyesinden su kaybederek büzüþen ve özellikle gövde kalýnlýðý daha fazla olan bitkiler eðilip büzülürler ve ardýndan dikilmelerini takiben bu þekilsiz görünümleri kalýcý/uzun süreli olabilir.
Sýcaklýk meselesi: Sýcaklýk, özellikle yüksek sýcaklýklar en çok karþýlaþýlan problemlerden birisidir. Kýsmen bitkilerin beslenmesi ile de ilgili olarak düþünülebilecek bu sorun aslýnda çok basit bir yaþam kuralýna baðlýdýr. Dünya yüzündeki tüm canlýlar artan sýcaklýklarýn ardýndan metabolizmalarýnda bir hýzlanma yaþarlar. Bitkilerde de durum aynýdýr. Saðlýklý fotosentez 18-26 derece arasýnda gerçekleþmektedir. Bu sýcaklýklarýn üzerine çýkýldýðýnda metabolizma hýzlanmasý neticesinde fotosentez de hýzlanmaya baþlayacaktýr. Fotosentez hýzlandýðýnda haliyle bitkilerin ihtiyaçlarý da artacak, daha fazla ýþýk/CO2/besin gereksinimi ortaya çýkacak ve bitki geliþimi çok daha hýzlanacaktýr. Ancak bu hýzlanmanýn da bir yere kadar olduðu unutulmamalýdýr. Bitki türlerine göre deðiþen 28 ile 35 derece arasýnda bir üst sýnýr bulunmaktadýr. Bu sýcaklýklara ulaþýldýðýnda fotosentez yavaþlamakta/durmaktadýr. Dolayýsýyla sýcaklýklarla mücadelede hýzlanan metabolizmalarýn ihtiyaçlarýný karþýlamaya çalýþmak yada su sýcaklýðýnýn artmasýný engellemek gerektiði açýktýr. Yüksek sýcaklýðýn aksine düþük sýcaklýklarda da durum tam tersine olarak düþünülmelidir.
Sirkülasyon ikilemi: Sirkülasyon olmalý mý, olmamalý mý? En sýk sorulan sorulardan biri olan bu konuda aslýnda cevap çok açýktýr. Sirkülasyon olmalýdýr. Elbette bitkileri yerlerinden oynatacak, görünümlerini bozacak, yada yüzeyde gerçekleþip CO2 kaçýþýný hýzlandýracak bir sirkülasyondan bahsetmiyoruz. Sirkülasyonun faydalarýný þu þekilde sýralayabiliriz. Öncelikle tüm bitkilerin yapraklarý su altýnda iken hareketsiz bir su tabakasý ile sanki bir þeffaf poþet içindeymiþ gibi sarýlý vaziyettedir. Bitkiler besin ve gaz alýþveriþini yaparlarken bu tabaka ile de baþ etmek zorundadýrlar. Sirkülasyonun en büyük faydasý burada ortaya çýkmakta ve bu tabakanýn her zaman çok ince kalmasýna neden olmaktadýr. Daha sonra suya katmýþ olduðumuz CO2 ve sývý besinlerin suya daha homojen yayýlmasý saðlanmýþ olacaktýr. Netice itibariye bitkilerin elleri ayaklarý olmadýðýndan akvaryum içinde þartlarýn daha iyi olduðu baþka yerlere göç etmeleri mümkün deðildir. Bir baþka konu ise davetsiz misafirler alglerle ilgilidir. Akýntýlý sularda alg sporlarýnýn geliþimi ve herhangi bir yüzeye tutunabilmeleri zorlaþacaktýr. Bitkilerle ilgili olmayan bir baþka avantaj ise yüksek sirkülasyon neticesinde taban ve kör noktalarda birikebilecek kalýntý ve pisliklerin havalanmasý saðlanacak, bu durumda filtreler daha iyi temizlik yapacak ve daha berrak bir su temin edilmiþ olacaktýr.
Sert su sorunlarý: Bu sorun aslýnda genelleme yapýlacak bir sorun deðildir. Yani sadece bazý bitki türleri ile sýnýrlýdýr. Kimi zaman beðenerek almýþ olduðunuz bitkiler bir süre sonra akýl almaz bir þekilde, hem de standart bir bitki akvaryumu için tüm þartlar yerinde görünürken bozulmaya baþlayacaktýr. Ýþte bunun nedeni bitkinin ortam olarak GH (genel sertlik) ve KH (karbonat sertliði) deðerlerini çok düþük istemelerdir. Ne yapýlýrsa yapýlsýn bu bitkiler 4 derecenin üzerindeki sertliklere tolerans gösteremeyecek ve bozulacaktýr. Tonina, Eriocaulon, Rotala türleri gibi bazý bitkileri bu gruba dahil edebiliriz. Bu tür bitkilerden bulundurmak istiyorsak mutlak suretle su deðerlerini ters ozmoz (RO) suyu, torf veya reçine kullanarak ayarlamamýz gerekecektir.
Bitkilerde renk deðiþimi: Bitkilerimizin istediðimiz renkleri alamamalarýnýn ana nedeni istenen parlaklýkta ve uygun tayfa sahip aydýnlatmanýn saðlanamamasý olsa da bu konu beslenme bozukluklarý ile de iliþkilendirilebilir. Daha parlak ve göz alýcý renklerin saðlanabilmesi için kullanýlabilir ve yüksek demir konsantrasyonunun saðlanmasý gerekir. Ancak yüksek nitrat seviyeleri de bu renklenmeyi engelleyen faktörlerden birisidir.
Su deðiþimleri: Son olarak deðinmek istediðim konu ise su deðiþimlerinin uygulanmasý ile ilgili olacak. Su deðiþimlerinin uygulanmasý aslýnda doðrudan bitki saðlýðý ile iliþkili deðildir. Su deðiþimlerini uygulamamýzýn asýl nedenleri suya katmýþ olduðumuz kimyasallarýn kullanýlmayan kýsýmlarýnýn birikerek yüksek konsantrasyonlara ulaþmasýný engellemek ve ayrýca suda serbest bulunan alg sporlarýnýn bir kýsmýný sistemin dýþýna çýkartmaktýr. Yüksek destekli akvaryumlarda bu deðiþimleri haftalýk %50 gibi tutmak genellikle yeterli olmaktadýr. Düþük destekli akvaryumlarda ise genellikle eksilen suyu tamamlamak ve aylýk %20 gibi daha mütevazý su deðiþimleri uygulamak daha yerinde olacaktýr.

Bu son açýklamalarýn ardýndan artýk tablolara geçebiliriz. Ýki tablomuzun ilkinde besinlerden hareketle bunlarýn eksiklik ve fazlalýk durumlarýnýn nelere neden olabileceði ve hangi öðelerle karþýlýklý etkileþimlerinin söz konusu olabileceðini göreceðiz. Ardýndan gelen ikinci tablomuzda ise sorunlardan yola çýkarak buna neyin sebep olmuþ olabileceðini ele alacaðýz. Tablolarý masaüstünüze kaydedip ondan sonra açarsanýz daha okunaklý görünecektir.

TABLO 1:


TABLO 2:





Umarým uzun sayýlabilecek bir yazýmý daha sabýrla baþýndan sonuna kadar okumuþ ve iþinize yarayabilecek bazý fikirler edinebilmiþsinizdir. Hepinize saðlýklý beslenen bitkilerle güzelleþmiþ akvaryumlar temenni ederim.
« Son Dzenleme: Haziran 26, 2009, 15:03:08 s Gnderen: MALTEPE AKVARYUM »

Bvarisli

  • Baðýmlý Üye
  • *****
  • Süper Moderatör
  • leti: 671
  • Ad Soyad: Barýþ VARIÞLI
Ynt: Bitkilerin beslenmesi ve beslenme bozukluklarý
« Yantla #4 : Mays 20, 2009, 17:56:08 s »
 Çok güzel bir çalýþma Yýldýrým abi. Eline saðlýk. Sabit konular arasýna ekledim. Hem yeni baþlayanlar hemde tecrübeliler için iyi bir kaynak olacaktýr.

admin

  • Baðýmlý Üye
  • *****
  • Kurucu Üye
  • leti: 1.624
  • Ad Soyad: Birkan Tatar
Ynt: Bitkilerin beslenmesi ve beslenme bozukluklarý
« Yantla #5 : Mays 20, 2009, 19:10:36 s »
Yýldýrým Abi yine coþturmuþsun ;D Anasayfaya ekledim.

radenko

  • Yeni üye
  • *
  • leti: 13
Ynt: Bitkilerin beslenmesi ve beslenme bozukluklarý
« Yantla #6 : Mays 22, 2009, 20:29:16 s »
Tebrikler... Sölenecek bir þey yok.

millerr

  • Üye
  • ***
  • Özel Üye
  • leti: 83
  • Ad Soyad: Ali Ýlker ÝLHAN
Ynt: Bitkilerin beslenmesi ve beslenme bozukluklarý
« Yantla #7 : Mays 25, 2009, 15:27:17 s »
3. ve 4. bölümleri merakla bekliyorum...

YILDIRIM ÖZDEMÝR

  • Baðýmlý Üye
  • ***
  • Özel Üye
  • leti: 387
Ynt: Bitkilerin beslenmesi ve beslenme bozukluklarý
« Yantla #8 : Mays 25, 2009, 16:08:39 s »
3. bölümde mikro besinler var ve birkaç güne kadar yükleyeceðim. 4. bölümde ise bazý terimlerin açýklamalarý ile henüz üzerinde çalýþmaya baþladýðým detaylý bir tablo olacak. Ne zamana bitireceðime dair bir zaman þu anda veremiyorum. Yazdýklarým ve yazacaklarým üzerine eklenmesini isediðiniz konular varsa, daha derinleþtirilmesini istediðiniz yada hatalý olduðunu düþündüðünüz kýsýmlar varsa konunun zenginleþtirilmesi açýsýndan yorum ve önerilerinizi de bekliyorum.

millerr

  • Üye
  • ***
  • Özel Üye
  • leti: 83
  • Ad Soyad: Ali Ýlker ÝLHAN
Ynt: Bitkilerin beslenmesi ve beslenme bozukluklarý
« Yantla #9 : Mays 26, 2009, 11:32:08 »
Yýldýrým Bey, ben sývý gübrelemede, dünyada yaygýn olarak kullanýlan içerik tahmini yönteminde, sizin kullandýðýnýz yada tavsiye edeceðiniz dozajlama miktarlarýný merak ediyorum. Gerçi 4. bölümde vereceðiniz detaylý tablo belki bunlarý da içerecektir, ama daha sonraki bölümlerde yoksa eðer, içerik tahmini yöntemi için sizin tavsiyelerinizi merak ediyorum. 

YILDIRIM ÖZDEMÝR

  • Baðýmlý Üye
  • ***
  • Özel Üye
  • leti: 387
Ynt: Bitkilerin beslenmesi ve beslenme bozukluklarý
« Yantla #10 : Mays 26, 2009, 17:04:50 s »
Ali Bey, bu konuda açýkçasý net bir fikir yürütmek her zaman mümkün olamýyor. Bahsettiðiniz yöntem benim de burada uyguladýðým ve kurulumundan haberdar olduðum ve hatta geliþimleri hakkýnda dahi bilgilendirildiðim tüm akvaryumlar için biraz da kendi modifikasyonumun ardýndan kullandýðým bir yöntem. Bu yöntem uygulanýrken uyulacak dozlama rejimi hakkýnda temel kaide yada en azýndan baþlangýç noktasý; her zaman her besinin su içinde sürekli olarak bulunmasýný temin edip düzenli ve büyük çaplý su deðiþimleri ile kimyasallarýn birikerek aþýrý deðerlere ulaþmasýný engellemektir. Ancak bu yöntemin daha düzenli iþlemesini temin etmek için gözönünde bulundurulmasý gereken pekçok temel kriter var. Örneðin:
- Kullanýlacak ayrý kimyasallar veya karýþým içindeki oranlarý
- Iþýklandýrma, CO2, sýcaklýk gibi harici etkenler
- Balýk/bitki yoðunluðu ve çeþitliliði gibi dahili etkenler
- Kullanýlan suyun özellikleri
Ýçerik tahmini yönteminde bu gibi etkenlerin pekçoðu gözönüne alýnmadýðýndan her akvaryumda göstereceði etki de farklý olabilmektedir. Netice itibariyle bu saydýðým nedenlerden ötürü genel bir reçete çýkarýp, BUDUR ! demek bana pek doðru gelmiyor. 3. ve 4. bölümlerde de gene dozlama rejiminden ziyade beslenme bozukluklarýna deðinmeye devam edeceðimi de tekrar hatýrlatmak isterim.

millerr

  • Üye
  • ***
  • Özel Üye
  • leti: 83
  • Ad Soyad: Ali Ýlker ÝLHAN
Ynt: Bitkilerin beslenmesi ve beslenme bozukluklarý
« Yantla #11 : Mays 26, 2009, 17:43:54 s »
Teþekkür ederim Yýldýrým Bey.

admin

  • Baðýmlý Üye
  • *****
  • Kurucu Üye
  • leti: 1.624
  • Ad Soyad: Birkan Tatar
Ynt: Bitkilerin beslenmesi ve beslenme bozukluklarý
« Yantla #12 : Haziran 02, 2009, 14:37:20 s »
3.Bölüm Yayýnda !

YILDIRIM ÖZDEMÝR

  • Baðýmlý Üye
  • ***
  • Özel Üye
  • leti: 387
Ynt: Bitkilerin beslenmesi ve beslenme bozukluklarý
« Yantla #13 : Haziran 26, 2009, 15:04:32 s »
Arkadaþlar merhaba. Az önce 4. ve son bölümü de yayýna çýkardým. Umarým iþinize yarar.

Harun Söylen

  • Baðýmlý Üye
  • ***
  • Ýçerik Geliþtirici
  • leti: 418
  • Ad Soyad: Harun Söylen
Ynt: Bitkilerin beslenmesi ve beslenme bozukluklarý
« Yantla #14 : Haziran 26, 2009, 15:37:53 s »
Yýldýrým Abi emeðine saðlýk gerçekten çok kapsamlý olmuþ.